Page 269 - 2019_Almanak
P. 269

269

           göstermesi bence çok değerli. Sonuçta üniversiteler bilim yuvası
           ve bilim yuvalarında kendini ifade etmek hem onur kaynağı oluyor
           hem de yaptığınız işin boşuna olmadığını görüyorsunuz. Biz de
           tecrübelerimizi, ilgisi olan insanlara anlatmak isteriz. Sonuçta siz
           çıkıp da fotoğrafçılıkla, sanatla veya gazetecilikle alakası olmayan
           insanlara ne kadar anlatırsanız anlatın, o gün orada ‘şov yapmış’
           oluyorsunuz ama üniversiteye geldiğinizde siz de eğitime ve o
           gençlerin hayatına dokunmuş oluyorsunuz” diye konuştu.

            “GAZETECİ HABERİN ÖZNESİ OLMAZ”
           “Gazeteci bence cesur olmamalı” diyen Aygün, konuşmasını şöyle
           sürdürdü:

           “Cesurluk ve cesaret bir yere kadar. Gazeteci korkulu olmalı. Cesur
           olmak başka bir şey, korkmak başka bir şey. Korkuyu yaşamalısınız.
           Çünkü eğer korkmazsanız ve cahil cesareti dediğimiz bir duyguya
           kapılırsanız 2013’te benim yakalandığım gibi yakalanırsınız.
           Gazeteci haberin öznesi olarak değil, haberiyle öne çıkmalı. Ben
           maalesef haberin öznesi olarak çıktım. Bunu bugün, genç gazeteci
           arkadaşlarımıza örnek olması ve benim yaşadığım talihsiz olayı
           yaşamamaları için anlatıyorum. Diyeceksiniz ki madem o olayı
           yaşadınız niye şimdi o bölgeye gidiyorsunuz? Gazetecilik, meslek
           değildir. Gazeteci doğulur ve gazeteci doğmuşsanız öyle ölürsünüz.
           Gazetecilik damarınıza girdiyse sizi çeker ve siz eğer Suriye’de,
           Irak’ta, Libya’da veya Batıda bir savaş varsa ‘Bu benim görevim’
           diye düşünürsünüz. İnsanlığa karşı kendinizi görevli addedersiniz
           ve gidersiniz. Benim gidip o haberleri yapmam da tamamen bu
           duyguların eseri.”

           “GİTMEDİĞİMDE HABERLER EKSİK GELİYORMUŞ GİBİ
           HİSSEDİYORDUM”
           Esir düştüğü bölgeye 2015’ten sonra yine gitmeye başladığını ifade
           eden Aygün, “Ben Suriye savaşını en başından beri takip eden birkaç
           gazeteciden biri olduğum için gitmediğimde sanki haberler eksik
           geliyormuş hissi vardı. Aslında tabii ki öyle değil ama ben gitmeden
           eksik olan bir şey varsa şayet ben gidince tamamlanacakmış gibi
           düşünüyorum ve o yüzden gidiyorum. Eksik olan haberleri ben
           yaparım, fotoğrafları ben çekerim duygusu oluyor” dedi.

           “KİMSE ‘BEN GAZETECİLİK YAPACAĞIM’ DİYE GİTMESİN”
           “En son geçen yaz Zeytin Dalı Harekatı’ndan sonra Suriye’ye gittim”
           diyen Aygün, “Bölgede nelerin olduğuyla ve Münbiç’e girecek
           miyiz, girmeyecek miyiz haberleriyle alakalı olarak görev aldım.
           Oranın şartlarını zaten bilenler bilir. Ama dışarıdan kimse ben orada
           gazetecilik yapacağım diye gitmesin. Şayet giderse gittiği gün,
           anında bir kaza kurşunuyla kurban olur ya da bir grubun eline geçer
           ki böyle insanlar çok var” şeklinde konuştu.

                                                       İKÜ’DE BİR YIL
   264   265   266   267   268   269   270   271   272   273   274