Page 27 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 27
25
saka meşki adı verilen kapla da su mantığı ile hareket
taşırlardı. Saka meşkleri de Kırbalar ederdi. Sebilcilerin
gibi tekli ya da çift olurdu. Tekli kırbaları (su tulumları)
taşınırdı. Meşklerin örtülü olanları sakalarınkinden biraz
da vardı ki bunlara da (bir çift masa küçük olurdu. Ayrıca
örtü saka meşki) denirdi. Zamanla sakaların kırbalarının
Kırbaların yerini çinkodan yapılma ağızları bir meşin
dört köşe ağzı mühürlü tenekeler aldı. bağ ile bağlanmasına
Tenekelerin damacanalara dönüşmesi karşılık, sebilcilerinkinden
ise 50’li yıllardan sonra gerçekleşti. ağızlarına tahta geçirilir, bu
tahtanın ucuna da burma musluk
SEBİLCİLER takılırdı. Sebilciler kırbalarını sol
omuzlarının üzerine asarlar, sağ
“Aşk ateşi söndürür” diye bağırırlardı... elindeki tuttukları pirinç taslarla yalınayak sokaklarda “Aşk ateşi
Ak ile takke üzerine yeşil ya da sarı da su dağıtırlardı. Bu tasların üzeri söndürür” diye bağırarak su satar.
sarık sarar, meşin şalvar üzerine çoğunlukla yazılı olurdu. Bazen bakır Dağıttığı her tas suyla yüreğinde yer
yakasız, düğmesiz, iliksiz, kolları taslar da kullanılırdı, ama bardak hiç etmiş ateşi söndüreceğine inanır.
bolca bir ceket giyerlerdi. Kırbalarını bir zaman kullanmazlardı. İstanbul’un Ama o da yetmez, kendini haşhaşa
omuzlarına asar, üzeri yazılı pirinç en tanınmış sebilcilerinden biri verir. Bir gün aldığı fazla haşhaş
taslarla su dağıtırlardı. Para verenden de Aziz Baba idi. Aziz Baba’nın yüzünden Laz Dimitriyi öldürüp bu
alırlar, vermeyenden ise istemezlerdi. serüvenlerle kuşatılmış yaşamı Ali kez de Sinop Cezaevinin yolunu tutar.
Parayı aldıkları zaman da “Sebilullah, Rıza Bey’in kalemiyle roman arşınlar Yeniden aklını oynatır, kudurur ve
şehidan-ı deşt-i Kerbela ervahı ve “Aşk ateşi söndürür” diye bağırırak
için sebil/ Tanrı yolunda, Kerbela su satarlardı. çıplak ayakları zincire bağlanır.
Çölü’nde susuzluktan ölen şehitlerin
ruhları” diye karşılık verirlerdi. 1849’da İstanbul’da doğan Aziz Ama yüreğindeki ateş hiç bir zaman
Baba, iyi bir ailenin çocuğu iken, sönmez. Sonunda bir kaptan onu
Kandil akşamları cami avlularında babasını kaybettikten sonra çeşitli İstanbul’a götürmeyi razı olur. Ama
diğer günlerde sokaklarda ve mesire işlerde çalışır. Kahvehanede çıraklık, bu yolculuğa dayanamaz ve gemide
yerlerinde dolaşır Kerbela şehitleri berberlik, yeni yetme çağlarında ölür. Kimi sebilcilerin hala “Aşk
için isteyene su dağıtırlardı. Sebilciler gemilerde tayfalık yapar. Bıçkın ateşi söndürür” diye bağırmaları,
kimilerine göre bir vakıf adına su bir delikanlı olduktan sonra da Aziz Baba’nın acılarla kuşatılmış
dağıtan bir derviş, kimilerine göre ise Balıkpazarı, Kasımpaşa, Galata kara yazgısından ötürüdür. Ama
dilencilik daha seçkin bir sınıf olarak civarındaki kahve ve meyhanelerinin sebilcilik çoğunlukla Hazreti Hüseyin
tanımlanırdı. Bu işi hayır için kendi en tanınmış kişisi olur. 25 yaşlarında ve Kerbela şehitlerinin ruhu için su
isteğiyle yapanlar ise, “İnsan yediği karşılıksız bir kara sevdaya tutulur. dağıtan dervişler için kullanılır. Bu
lokmayı hak etmek gerekir. Helal Öylesine bir sevdadır ki bu, sonunda dervişler bir yanda su dağıtırlarken,
olması için alın teri ile kazanılmalı. aklını oynatıp tımarhaneye düşer. bir yandan da Harabi Baba’nın
Her nimet bir külfet karşılığındadır” İyileştikten sonra da derviş olup, mersiyesini okurlardı.

