Page 232 - 2019_Almanak
P. 232

Benim annem çalışmayan bir anneydi. Ben okuldan eve geldiğimde annem
     hep evdeydi. Bense uzun saatler çalıştım. Böyle yoğun dönemlerde vicdan
     azabı çektiğim oluyordu; “Acaba ben yeterince iyi bir anne değil miyim?” diye...
     Ama iş-yaşam dengesiyle birlikte çocuklarla kaliteli zaman geçirebilmek beni
     hep çok rahatlattı. Çocuklarım da başka türlü bir rol model anne gördüler, o
     açıdan da iyi olduğunu düşünüyorum. Ama hiç kolay bir şey değil. Yöneticilik
     yapmaya başladığım ilk zamanlarda anne değildim, anne olduktan sonra kadın
     yöneticilerin kıymetini çok daha fazla anladım. İşlerinin çok daha zor olduğunu
     gördüm. “Şu meme verme işi bitsin, okula döneceğim ve okulumuzdaki kadın
     yöneticilerin alnından öpeceğim” dediğimi çok net hatırlıyorum.
     Ülkemizde kadın idareci olmanın başka zorlukları var mı?

     Açıkçası ben aile işletmesinin bir üyesi olarak, kadın idareci olmanın özel
     sektördeki o keskin yönleriyle çok karşılaşmadım. Ancak yönetiminde olduğum
     eğitim kurumunun yüzde 51’i kadın. Yönetim kadrolarımızın da yaklaşık
     yüzde 53’ü kadınlardan oluşuyor. Bu noktada iş yaşamının doğasındaki her
     zorluk belli ölçülerde burada da kaçınılmaz biçimde kendisini gösteriyordur.
     O zorlukların başında güç yönetimi geliyor ki kadın yönetici olarak bu sürecin
     adil, eşit, uzlaşmacı bir yaklaşımla çözülmesi yolunda dengeyi korumayı
     önemsiyorum. Kadın idarecilerin zorluk yaşadığı ikinci alan ise doğumla
     birlikte işten uzak kalma kaygısı. Verdikleri emeğin, doğumla araya giren
     zamanda heba olacağını düşünüyorlar. İşte burada işletmeye çok önemli
     bir rol düşüyor. Anne olmak, aile kurmak, özel hayatın değeri çalışanın en
     büyük motivasyonudur. Bunu bir kayıp değil, yaşamda yeni bir zenginlik
     olarak göstermek işletmenin görevidir. Bana göre annelik, kadın yönetici için
     dezavantaj değil, insana bakışta yeni ve değerli bir boyuttur. Kadın idarecilerin
     karşılaştığı taciz, mobbing gibi zorluklar oluyor; bunları düşünmek bile beni
     ürpertiyor. Böyle bir ortamda idarecileri sağduyuya ve medeniyete davet
     ediyorum. İnsan olmakla alakalı bir durum. Bu noktada kadınların haklarını
     aramaları ve haklarının ne olduğun bilmeleri çok önemli. Onun için de
     farkındalık çok önemli.

            8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinlikleri














     “BEDENİN İKİ EFENDİSİ: KADIN VE ERKEK”
     Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD), 4 Mart Pazartesi günü saat
     14.00’te Basın Ekspres Yerleşkesi Konferans Salonu’nda Bihin Edige’nin
     katılımıyla “Bedenin İki Efendisi: Kadın ve Erkek” etkinliğini gerçekleştirdi. KRT
     TV’de “Gerçeği Duymaya Hazır Mısınız?” programını hazırlayıp sunan Edige,
     konferansta öğrencilere kadın ve erkek bedeni frekansları ile ilgili önemli
     bilgiler aktardı.

       KÜLTÜR AJANDASI
   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237