Page 68 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 68

66


















            semt  yaşamı  ayrıntıları  ile  yer  alır.
            Hüseyin      Rahmi       Gürpınar,
            İstanbul’un  bir  dönemdeki  mahalle
            ve  konaklarında  yaşanan  hayatı
            o  kendine  özgü  gülmecesi  ile
            anlatır.  Ahmet  Hamdi  Tanpınar’ın
            İstanbul’u  ise  tarihsel  ve  estetik
            ögelerle  dopdolu  “yaşayanı  her  an
            şaşırtan bir İstanbul” dur. Sait Faik
            ise “Günümüz İstanbul”unu  olanca
            gerçek  kahramanları  aracılığıyla
            adeta  semt  semt,  sokak  sokak
            dolaşarak anlatır  ve bambaşka insani
            zenginlikte bir boyuta taşır.


            Dudağının      kenarından      hiç
            eksiltmediği,   yarım     hüzünlü
            gülümsemesi  ile  yine  gerçek  bir
            “İstanbul Beyefendisi” Haldun Taner;
            okuyucuya  yağmur    yağan  Şişhane
            semtinden  seslenir,  bu  sesleniş,   İstanbul’u    ise     bitirimlerin,   kentte  yaşayan  herkesi  hem  yabancı
            küçük insanların büyük hikayelerine   bıçkınların,   pavyon   fedailerinin,   hem  de  tanıdık  olarak  nitelendirir.
            tanıklık  etmeye  çağırır  bizi.  Salâh   geçkin ama efsanevi güzel, müşfik, iyi   Şairler ise bambaşka temalar ve farklı
            Birsel,  “Boğaziçi  Şıngır  Mıngır”  da;   fahişelerin İstanbul’u olarak anlatılır.   tonlarla seslenirler İstanbul’a… Kimi
            Dünya’nın  ve  İstanbul’un  en  ilginç   Şebnem  İşi  güzel  “Çöp”  bir  İstanbul   zaman  sevda  dolu  bir  romantizm,
            coğrafi parçalarından olan “Boğaziçi   anlatır.  Latife  Tekin’in  İstanbul’u  ise   kimi  zaman  umutsuzluk  ve  nefret,
            coğrafyasının   insan    haritasını   fabrikaların,  işçilerin  ve  işsizlerin   kimi  zaman  öfke  ve  isyan,  kimi
            çıkartmak  için  tarihin  derinliklerine   olduğu  başka  bir  “Buz’dan  Kılıç”   zaman  da  dostluk  dolu  olan  bu
            doğru  sizi  ilginçliklerle  dolu,  keyifli   İstanbul’dur.  Orhan  Pamuk  önce   seslenişler; Tevfik Fikret “Sisler içinde
            ve bir o kadar da güzel bir yolculuğa   Nişantaşı  ve  Teşvikiye’den    kendi   İstanbul’u”  öfke  ve  nefret  zamanın
            çıkarır.                              ailesi ile özdeşleşen eski, kalabalık bir   iktidarının  kötülük  kaynağı  olarak
                                                  ailenin İstanbul’unu anlatır, sonra da   tanımlar.  İstanbul,  bütün  yönleri  ile
            Dünya  Edebiyatının  sayılı  doğa     Haliç kıyısında yerleşmiş bir Osmanlı   Yahya  Kemal’de  sonsuz  bir  sevgidir
            anlatıcıları  arasındaki  saygın  yerini   Asilzadesi ve kölesinin İstanbul’unu…   ve bir ömre bedeldir. Orhan Veli ise
            çoktan  almış  büyük  romancımız      Ahmet  Ümit  ise  “Beyoğlu’nun       “Gözleri kapalı” dinlediği İstanbul’dan
            Yaşar  Kemal’de  “Deniz  Küstü”  de   arka  yakasının”  kalabalık,  kanlı,   “Sesler    Senfonisi”  çıkartır,  Nazım
            korkunç  karmaşasıyla,  yabancılaşan    karmaşık,  kirli  ilişkiler  yaşanan   Hikmet önce “Beyazıt Meydanı’ndaki
            insanları,  talan  edilen,  kirletilen   polisiye   İstanbul’undan   seslenir.   Ölü” den hüzün ve umutla söz eder,
            denizi  ile  ürkünç  bir  İstanbul’u   Kadıköy’lü  Roni  Marguieles,  bir   sonra  Gülhane  Park’ında  “Bir  Ceviz
            karşımıza  çıkartır.  Metin  Kaçan’ın   İstanbul  yerlisi  olmakla  birlik  bu   Ağacı” olur. Ahmet Hamdi Tanpınar
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73