Page 243 - 2019_Almanak
P. 243
243
25 KASIM, 1999 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından ULUSLARARASI
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ ilan edilmiştir. 1930
yılında, Latin Amerika ülkesi Dominik Cumhuriyeti’nde devlet başkanı askeri
bir darbe ile görevinden alınmış, Rafael Leonidas Trujilo devlet yönetimine
el koymuş ve bir dikta yönetimi ile ülkeyi yönetmeye başlamıştır. Bir müddet
sonra ülkede baş gösteren hoşnutsuzluk sonucu, insan hakları ve eşitlik
istekleri gündeme getirilmeye başlanmıştır.
Trijilo rejimine karşı en etkin ve tirajik sonuçlanan karşı koyma, Kelebek
Hareketi (Clandestina) ismi ile anılan üç kız kardeşin (MİRABAL kardeşler)
oluşturduğu harekettir. Mirabal kardeşler demokrasi taleplerini dile getirmişler,
gelir eşitsizliği ve insan hakları ihlalleri konusunda halkı bilgilendirmişlerdir.
Bu girişimleri sonunda baskı ve şiddetle karşılaşmışlar, pek çok defa
tutuklanmışlardır. Bu eylemlerinde eşlerinin de desteğini almışlar, eşleri
de tutuklanmış, evlerinden uzakta bir tutuk evine nakledilmişlerdir. Mirabal
kardeşler eşlerini ziyaretten dönerken yolları kesilmiş, tecavüz edilmiş ve
hunharca öldürülmüşlerdir. Bu olaya kaza süsü verilmeye çalışılmışsa da halk
kaza olmadığını fark etmiş, Mirabal kardeşlerin başlattığı hareket kelebek etkisi
yaratarak halkın dikta rejimine karşı duruşuna yol açmış ve sonunda dikta
rejimi sonlanmıştır.
1981 yılında Dominik
Cumhuriyeti’nde Güney Amerika
kadın çalıştayı 25 Kasım gününü
“Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Mücadele ve Uluslararası
Dayanışma Günü” ilan etmiştir.
1999 yılında da Birleşmiş Milletler
25 Kasım gününü “Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Mücadele ve
Uluslararası Dayanışma Günü” kabul
etmiştir.
TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI MÜCADELESİ
Türkiye’de kadın hareketlerinin başlangıcı 19. yüzyıla kadar götürmektedir
bizleri. Batı ile irtibatta olan Osmanlı kadınları 1870’li yıllardan itibaren söz
söyleme, eğitim, çalışma, aile içinde saygın bir yer edinme, çok eşliliğin
ortadan kaldırılması, tek taraflı bir erkek hakkı olan boşanmanın kısıtlanması
gibi taleplerde bulunmuşlar ; kendi adlarına dergiler, broşürler yayımlamışlar,
romanlar yazmışlar, erkeklerle polemiğe girmişler, dernekler kurmuşlardır.
Tanzimat Döneminde devlet yönetiminde reformlar yapılmışsa da kadın
hakları konusunda kadınların ciddi eleştirilerine rağmen erkeklerin tutuculuğu
sürmüştür. Ancak kadınlar yılmamışlar, mücadelelerini 20. yüzyılın başlarında
arttırarak sürdürmüşlerdir. Jön Türk’ler döneminde üniversitede eğitim görme,
devlet dairelerinde memur, fabrikalarda işçi olarak çalışma haklarını elde
etmişlerdir.
İKÜ’DE BİR YIL

