Page 19 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 19
17
dinleyin bakın, şehir nasıl da mermiler, mesela İstanbul’daki batı kendi şehrinizin yağmalanışına da
neşeyle cıvıldıyor. Sesinde tarihsel kültürüne ait bir eser üzerine düşüyor üzülürsünüz. Çünkü Bağdat, Kahire,
kültürünün zenginlikleriyle evrensel olsaydı veya Halep adı söz gelimi Şam, Halep gibi şehirler bugün hep
kültürün buluşması nasıl da Londra adıyla, Kahire sokakları başka başka devletlerin sınırları
hissediliyor. Ben inanıyorum ki bu da Prag sokaklarıyla değişmiş içinde kalmış olabilir. Ama inanın
yeni ve coşkulu ortamda İstanbul olsaydı UNESCO başta olmak üzere bana, halen orada yıkılan, yok edilen,
barındırdığı kültürel zenginliğe dünyanın ilgili kuruluşları buralardaki hasara uğratılan eserlerin neredeyse
ilişkin pek çok üretim yapacaktır. kültürel mirasın harap olmasına tamamı İstanbul’da üretilen kültür,
Üniversitelerdeki öğrencilerimiz, göz yumarlar mıydı dersiniz?!.. sanat ve zarafetin eseri olarak
sanat tasarım fakülteleri, edebiyat ve Ben şahsen Paris’te, yahut Pekin’de, yaratılmışlardır. Daha yüz sene evvel
tarih bölümleri bunu başaracaktır. Roma’da yahut Berlin’de dünya kültür o adını andığım şehirler gibi yüzlerce
Bunun için imkan vardır ve çok şükür mirasına ait bir tek taşın bile yerinden şehir İstanbul’dan yönetilirdi çünkü.
İstanbul bir Bağdat veya Şam değildir. oynamasını kabullenemem; tıpkı 1912 yılında İstanbul’un hükmettiği
Bir Halep veya Kahire, bir Kabil veya Avrupa’nın ortasında, Saraybosna’da toprakların çevresine bir tel örgü
Saraybosna olmamıştır. Var oluş bir kültürün yok edilmesini, çekilseydi ve bu tel örgünün dışına
nedeni dünyanın ortak mirasına söz gelimi Mostar Köprüsü’nün hiçbir tarih, sanat ve kültür eseri
yönelik kültür ve bilimi korumak olan yıkılmasını kabullenemediğim gibi. çıkarılmayacak denilseydi; bugün
UNESCO çok şükür ki bu şehirlerde British Museum yahut Bibliotheque dünya müzelerinin ne kadarı boş
yapılan kültür ve sanat katliamına Nationale’deki bir tek eserin, bir tek kalırdı acaba? İstanbul işte bu taşıdığı
1
seyirci kaldığı gibi İstanbul’daki kitabın bir tek sayfasına halel gelmesini ruh ile zengindir.
antik eserlerin korunmasına anlayamam, tıpkı Bağdat müzelerinin,
seyirci kalmamakta, bilakis kendi Halep kütüphanelerinin baştan İstanbul’a geldiğim zaman uçakların
mirasından sayıp titizlenmektedir. sona yağmalanıp içindeki eserlerin iniş ve kalkışlarını seyrettiğim
Yine çok şükür İstanbul’daki kaçırılışını izahta zorlandığım gibi. Yeşilköy, artık toprak bir alan değil.
müzeler, galeriler ve kütüphaneler İstanbul, benim için izahı olan bir Yerinde, hareket halindeki dünyanın
Bağdat’ta olduğu gibi bombaların şehirdir ve ben burada o barbarlıklar en önemli giriş ve çıkış kapılarından
yağdırıldığı bir askeri harekata maruz olmadığı için mutluyum. Eğer siz biri, Atatürk Havalimanı yer alıyor.
bırakılmamış, bu harekat öncesinde de bu şehrin sancısını hisseden Zannederim bu kapı İstanbul
emniyetli bir koruma altına bir yüreğe sahipseniz Halep harap adının bütün dünyada anılması için
alınıp dünya mirasına sunulacak olurken Londra yıkılıyormuş gibi durmadan açılıyor, açılıyor, açılıyor.
bahanesiyle ülkeden kaçırılmamıştır. acı duymuş, Kahire yağmalanırken Gelişler ve gidişler için. Bugün
Bugün, güzel Halep Kalesi, narin Paris sokaklarında yeni bir Fransız dünyanın herhangi bir yerinden yedi
Emeviye Camii yahut ihtişamlı İhtilal’i yaşanıyormuşçasına ıstırap yüz yıl, bin beş yüz yıl, sekiz bin yıl
Bağdat medreseleri yazık ki harap çekmişsinizdir. Ama eğer benim öncesine dokunmak isteyenler için
edilmiştir. Siz bu yazıyı okurken, şu gibi İstanbul’a aşık bir yazar iseniz İstanbul, evet benim şehrimdir.
anda bile, doğu kültürünün görkemli bütün o yağmalarda gözünüzün Dünya isimli küçük gezegenimizin
eserlerine isabet etmekte olan gülleler, önüne bu şehir gelir onlarla birlikte büyük tarihlerinde var olan bir

