Page 36 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 36

34










                   İSTANBUL

                                                    Yrd.Doç.Dr. Metin Bolcal





                                                  birçok medeniyetin beşiği ve şairlerin   mağazası  vardı.  Bu  istasyon  caddesi
                                                  ilham kaynağı olmuş bu harika şehri   üzerinde  Balıkçılar,  arnavut  ciğerci,
                                                  torunu  ile  beraber  yaşayacaklardı.  kırmızı  tuğlalı  yanyana  ekmek
            İSTANBUL                              Önce  doğduğu,  büyüdüğü,  yaşadığı   ve  simit  fırınları  ve  ellili  yılların

            BAKIRKÖY’DE BİR                       yerden başlayacaklardı, Bakırköy’den.   ortalarında  açılan  Yapı  ve  Kredi
                                                                                       Bankası şubesi vardı. İstasyon caddesi
                                                  Yaşamı  burada  geçmişti.  Pencerenin
            NOSTALJİ                              kenarındaki  koltuğuna  geçti,  hava   ile  İstanbul  Caddesi’nin  birleştiği
                                                  nekadar   berraktı   adalar,   hatta   kavşağın sağında, şimdiki Carousel’in
                                                  Marmara’nın  karşı  yakası  dahi     bulunduğu  yerde  Bakırköy’lülerin
                                                  görünüyordu.  Ne  zaman  lodos  olsa   söylemi ile Vita fabrikası ve manavlar
                                                  veya yağmur yağsa, yağmurdan sonra   vardı. Lakerdacıları nasıl unutabilirdi.
            “Bir  kahve  yap  da  içelim  hanım”   böyle  oluyor  diye  aklından  geçirdi.   Önü camlı, taşınabilir, içi 100 mumluk
            dedi yaşlı adam. Keyfi yerindeydi bu   Birden çocukluğuna gitti aklı. Evleri   bir  lamba  ile  aydınlatılmış  çam
            sabah. Nasıl olmasın ki torunu gelecek,   sahildeydi,  geceleri  damacanalarla   ağacından  yapılmış  tezgahın  içine
            beraberce  dolaşacaklardı.  Alışkanlık   Bakırköy’e  su  taşıyan  çatanaların   kendi  hazırladığı  lakerda  ve  topiği
            haline  getirmişlerdi,  her  cumartesi   seslerini  duyar  gibi  oldu.  “Çat,  çat,   özenle  yerleştiren  Ermeni  satıcı,
            İstanbul’un bir semtini dolaşmayı...  çat”… Daha büyükleri de kum taşırdı   kırmızı soğanları camın önüne tek sıra
                                                  bu  çatanaların.  Mehtaplı  gecelerde,   halinde sıralar, çirozları ise tezgahın
            Yaşlı  adamın  iki  torunu  vardı.  Biri   mehtabın denizi aydınlattığı yerlerde   dışında  iplere  dizerdi.  Müşterinin
            on yedi yaşında, bugün gelecek olan   çatanaları  görebildiğini  hatırladı.  O   istediği  lakerdayı  küçük  terazisinde
            ise  on  iki  yaşındaydı.  Bir  oğlu  bir   zaman  sahil  yolu  yoktu.  Bakırköy’de   tartan  Ermeni  balıkçı  yüz  mumluk
            de  kızı  vardı.  Oğlu  hiç  evlenmemiş,   birçok  yol  denize  inerdi.  Sahilden   ışığın altında tezgahın camlı vitrinin
            kızı  ise  bir  subayla  evlenmişti.   denize  girmek  mümkündü.  Ellili   arkasında  uzun,  ince,  iyi  bilenmiş
            Memleketin  her  yerini  dolaşan      yılların sonlarına doğru Ataköy Plajı   bıçağı  ile  torik  balığından  yapılmış
            damadının  yüzünden  torunları  ile   yapılmıştı.  Türkiye’nin  en  modern   lakerdanın  önce  derisini  ve  kılçığını
            pek fazla ilgilenememişti. Ama artık   plajının yerinde şimdi yeller esiyordu.  en  ufak  bir  et  kaybına  uğratmadan
            İstanbul’daydılar ve her haftasonunda                                      sıyırır  sonra  da  bir  sanatçı  edasıyla
            Ahmet’le beraber olacaklardı. Küçük   Çocukluğunda  köyleri  ile  beraber   dilimleyip  yağlı  kağıda  sarardı.  Onu
            torununun  adıydı  Ahmet.  “Dede”     nüfusu  otuz  bin  olan,  adeta  bir   izlerken,  kendinizi  kıymetli  bir  taşı
            demişti  telefonda,  babası  İstanbul’a   sayfiye  kasabası  olan  Bakırköy’le   işleyen  bir  kuyumcuyu  seyrediyor
            tayin  olduğunda  “İstanbul’u  hiç    bugünkü    Bakırköy’ü   kafasında    zannederdiniz. İstasyon Caddesi’nden
            bilmiyorum,    geldiğimizde   bana    canlandırdı.  Azınlıklarla  beraber   devam  edip  İstanbul  Caddesi’ne
            anlatacak mısın İstanbul’u?”          yaşarlardı.  Bakkal  Niko,  balıkçı   sapmayıp devam ettiğinizde kendinizi
                                                  Hırant,  eskici  Moiz,  büfeci  Anastas,   kiliselerin   bulunduğu   caddede
            İstanbul  anlatılmaz  yaşanır  diye   Papazyan, berber Jirayir Bakırköy’ün   bulurdunuz.  Bu  cadde  arkası  denize
            düşündü  bir  an  yaşlı  adam,  sonra   birer   parçasıydılar.   Bakırköy   dayanan Viyana gazinosu ile biterdi.
            “tabii   oğlum”   dedi.   Beraber     İstasyonu’ndan denize doğru inerken
            yaşayacaklardı  bu  gizemli  şehri.   hemen  sağda,  içerisinde  herşeyi   Cumartesi  ve  pazarları  daha  çok  at
            Avrupa  ile  Asya’ya  kucak  açmış,   bulabileceğiniz  Papazyan’ın  büyük   yarışında  para  kazananların  keyifle,
   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41