Page 125 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 125
123
Fikret’in fırçasıyla “Rumelihisarı” “Baltalimanı Yolu” Fikret’in fırçasıyla Babası Hüseyin Efendi
manzumesine kalıbımı basıyor, her Arapça, Farsça kelimelerin, iri zımpara dupduru, sap sade resimler yapmaya
müsamerede sahneye çıkıp “Ferda, kâğıtları gibi dilimizi genzimizi yakan zorlayan yabancı kelimelerin hışmı
Ferda” diye tepinip duruyordum. Fikret manzumelerini okumanın bir olsa gerek. Onların kör testere gibi
Anlıyor muydum okuduğumu? keyif değil, bir işkence olduğu günleri insanın içini gıcıklayan şerrinden
Pek hatırlamıyorum. Çünkü daha hatırlarım. Kendi kendime: kurtulmak için resim yapmış.
sonra lise sıralarında okuduğumuz Resim yaparken sonsuz bir rahatlığa
Fikret’leri çözebilmek için kan ter “Acaba Tevfik Fikret arkadaşlarıyla, kavuşmuş. Resim yaparken çocuklar
içinde kalırdık. Fikret dendi mi sevgilisiyle de bu dille mi konuşur, “şebap” değil çocuk. Çiçekler “ezhar”
aklıma bir tek şiir gelirdi uzun süre: acaba onlar da ona bu dille mi değil, bayağı bildiğimiz çiçekler.
cevap verirler? Komşu bakkaldan,
“Yiyin efendiler yiyin, manavdan bu dille nasıl alış veriş Ne tuhaf; Fikret’e şiir yazmayı
Bu han-ı iştiha sizin yapar?” diye düşünür ve büyük kesinlikle yasak etseler, şiire harcadığı
Doyunca, tıksırınca, şairimiz hesabına bunalırdım. Tevfik emeği resme katmasını zorlasalar
Patlayıncaya kadar yiyin!” Fikret’i bu kadar açık seçik, bu kadar yalnız memleket çapında değil

