Page 126 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 126

124


















            dünya  çapında  bir  ressam  olurdu.   çalacak,  hem  aynı  ayarda  resim   öğleye  kadar  böyle,  öğleden  sonra
            Gördüğümüz kadarıyla bu resimlerde    yapacak. İdil Biret hem piyano çalacak   şöyle  çalışması  tek  kelimeyle  ayıp
            güçlü  bir  ressamın  soluğu,  gücü,   hem  bir  o  kadar  ustalıkla  heykel   sayılırdı.  Değil  öğleye  kadar  resme,
            davranışı  var.  Peki  nasıl  olmuş  bu?   yapacak.  Olur  mu  böyle  şey?  Valla   öğleden  sonra  şiire  çalışmak;  öğleye
            Öteden  beri  resmi  değerlendiren    günümüze  kadar  değilse  de  bundan   kadar  resim  sonra  heykele  çalışmak
            Galatasaray  Lisesi’nde  uzun  süre   elli yıl öncesine kadar böyle bir şeyin   bile şüpheyle karşılanırdı. Picasso bu
            müdür oluşu mu? Meslekten yetişmiş    olağan sayılması çok ama çok güçtü.   anlayışı kökünden yıktı. Ve şu gerçeği
            ressamlarla  çok  yakın  dostluklar   Böyle  bir  çabanın  sanatçıya  değer   Kolomb’un  yumurtası  gibi  oturttu:
            kurması mı? Çok güzel tabloların iyi   katması  şöyle  dursun,  onun  meslek   -Ben  öğleye  kadar  Dürer  gibi  desen
            kopyaları, belki de sahicilerini görme   sevgisinden  şüphe  edilirdi:  “Olmaz   çizerim, boya yaparım, ama öğleden
            fırsatı elde etmesi mi?               öyle  şey…  Bir  gönülde  iki  sevda   sonra Dürer’in ömür billah görmediği
                                                  olamaz” der, keser atarlardı.        Afrika   yerlileri   gibi   heykeller
            Bunları  incelemek  nasip  olmadı                                          yaparım.  Keyfime  kâhyalık  yapmak
            ama  içimizden  birinin  bu  güzel    Ama  bundan  elli  yıl  önce  insafsızca   kimin  haddine?  Beğenmeyen  kızını
            konuya  kancayı  takmasını  ne  kadar   kesip  koparan  bu  yargı  giyotini   vermesin.
            isterdim. Görgüsüz, bilgisiz, soylu bir   bugün bir hayli paslanmış, uslanmış
            geleneğe dayanmadan yapılır iş değil   görünüyor. Bugün hiç kimse bu kadar   Picasso  böyle  çıktı  iki  dirhem
            Fikret’in  tabloları…  Resimlerinin   iri laflar edemiyor. Türkü hala:     bir  çekirdeklerin  karşısına.  Canı
            hiç  birinde  bir  rastgele  çıkış,  bir                                   ne  istiyorsa  onu  yaptı,  onu  çizdi,
            laubali davranış yok. Hepsi daha önce   “Telgrafın tellerini arşınlamalı   onu  yonttu,  onu  kazıdı.  Onun
            kafada çözülmüş, ana parçaları kesin   Yar  üstüne  yar  seveni  kurşunlamalı”   bu  davranışı  yalnız  gözle  tadılan
            kararlara  bağlanmış,  çekirdekten    diye  dursun,  günümüzün  sanatçısı   meslekleri   değil,   öteki   sanat
            yetişmiş ressamlara yaraşan resimler.   zaman zaman iki karpuzu bir koltuğa   kollarını  da  etkiledi.  Bir  de  baktık,
            Lüzumsuz falcılık neye yarar. Ama bu   sığdırıyor. Karpuzların ille de tıpatıp   sinemadan  nefret  eden  tiyatrocular
            resimleri dikkatle inceleyen, biraz da   aynı  boyda  olmasını  şart  koşmuyor   yavaş  yavaş  sinema  perdelerinde
            edebiyat bilgisi olan kişinin kulağına   atasözü.  Meşhur  Fransız  ressamı   görünmeye  başladılar.  Jean  Cocteau
            şöyle bir ses geliyor:                İngres,  (Engr  okunuyor),  resimden   yazı  hayatından  resme  yöneldiyse
                                                  bunaldığı  zaman  soluğu  keman      bunda  Picasso’nun  etkisi  yüzde  yüz
            “Fikret kırk yıl daha yaşayabilirdi, bu   çalmakta  alırmış.  Bu  yüzden  asıl   sayılır.  Yılın  yarısını  kitap  yazarak,
            kırk yıl içinde en az yüz resim daha   mesleği  yanında  ufak  tefek  yabancı   yarısını  sinemaya  harcayanlar  bu
            yapabilirdi. Ve resimlerin hiçbiri şair   işlerle uğraşanlara:             cesareti nereden aldılar? Picasso’nun
            Tevfik  Fikret’ten  aşağı  kalmazdı.”                                      sanat  dünyasına  getirdiği  en  güzel
            Tevfik  Fikret’in  ressamlığı,  bizi   -Bırakın  canım,  o  da  onun  için   hediye bu olsa gerek: İçinden geleni
            kendiliğinden şu sorulara sürüklüyor:  İngres’in kemanı, derler.           yap.  Canının  istediğini,  canın  gibi
                                                                                       sevdiğini  yap.  Ne  istersen  yap  ama
            -Bir gönülde iki sevda olur mu?       Gel  zaman  git  zaman  İngres’in    unutma  ki  elinden  çıkan  hayatının
            -İki karpuz bir koltuğa sığar mı?     kemanı  büyümeye  ve  sanatçının  asıl   bir  parçasıdır.  O  can  kütüğünden
            -Bir  sanatçı  değişik  sanat  kollarında   uğraşı  boyuna  ulaşmaya  başladı.   bir  yongadır.  Can  ağacından  bir
            aynı başarıya ulaşabilir mi?          Bana  kalırsa  bu  çığrı  Picasso  açtı.   dal, can dalından bir yapraktır. Eğer
            Örneğin,  Yaşa  Hayfets  hem  keman   Picasso’dan  önce  bir  sanatçının   Tevfik  Fikret,  “Ferda”  manzumesini
   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131