Page 135 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 135
133
perspektif tutarak bugüne dünün Kemal Çağlar onun için, “İstanbul’un bir doğrultuya giren İstanbul şiirleri
ağıdıyla bakarken Yahya Kemal’le sekizinci tepesi” diyordu. Yahya Cumhuriyet’le birlikte iyice farklılaşır.
yetkinliğe varacak bir tutumun Kemal, maziye nerden gidilir, bir bilen Bu yönelişin en başta Kurtuluş
habercisidir. Onun Ruhlar ve Arziler’i, var mı? Sorusunu da sormuş biridir. Savaşı’nın Anadolu halkına dayanan
Birinci Paylaşım Savaşı’nın yol açtığı İstanbul’a tarihsel derinliği içinde bir eylem oluşu olmak üzere pek çok
yoksulluk ortamı içinde İstanbul’daki yaklaşan Yahya Kemal bu şehrin etkeni var. İstanbul bu yeni dönemde
ahlaki çöküntüyü de sergiler. Yahya yaşanan an’ından çok, geçmişinin başkent değildir. Yanı sıra, bağımsızlık
Kemal’in Hatıralarım’daki deyişiyle, dile getiricisidir. İstanbul, onun için yanlısı sanatçılar, savaş sırasında
bir kelime Fransızca bilmemeksizin bir tepeden bakılarak seyredilen Ankara’ya geçmiş, İstanbul’da ise
alafrangalılaşan günler yaşanmakta, bir hayal şehir’dir. İstanbul’a işbirlikçiler ile daha çok edilgin
gelenekler çökmekte, toplumsal bir Nedim tutumuyla yaklaşıp bir konumu sürdürenler kalmıştır.
değer kümeleri evrilmektedir. Fecri-Ati şairlerinin gördüğünü Öte yandan, eğitim olanakları
görecektir. Fazladan insan da vardır. hızla Anadolu’ya da yayılmakta,
1908 sonrasında yaygınlık kazanan Kocamustafapaşa’yı anlatırken ücra varolan yeni koşulların etkisiyle
Türkçülük akımları içinde “Halkla ve fakir İstanbul der fakat ekler; Ta edebiyatçı, yüzyıllardır şehirlisi
Doğru” sloganıyla deyimlenebilecek fetihden beri mü’min, mütevekkil, olduğu İstanbul’dan (Tanpınar)
bir Anadolu’ya açılma da başlamıştır. yoksul/Hüznü bir zevk edinenler dışarı çıkmaktadır. Ancak yayın
Mehmet Akif, Batı’ya açılmayla yaşıyorlar burada. Bu hayâl görünüm olanakları, pek çok sanatçı yine de
başlayan dönemde yitirilen geleneksel içindeki fakir Üsküdar ‘saltanat’ buradadır. Siyasal açıdan olmasa
insanı görüp toplumu altüst eden içindedir; akşam olunca güneşin da sanatçı açısından payitaht yine
emperyalizmin saldırısına ancak vehmi fulara evlerinin camlarını peri İstanbul’dur. Üstelik 1950’lere
ahlaki cepheden karşı koyar; bu kaşanesine çevirerek üç bin yıl önceki dek Türkiye’nin metropol
saldırının daha çok üstyapıdaki mutantan şarka benzetir! Yaşadığı an, anlamda tek şehri burasıdır.
oluşumları üzerinde yoğunlaşır. gördüğü manzara Yahya Kemal’in
İstanbul’u, bu kültür değişimini görkemli geçmişi hatırlaması için Yüzlerce yıllık kavrayışın değişik
vurgulamak, geleneksel topluma vesile olur. Somut yaşantıyla arasında halkçı bir İstanbul şiirinin başladığı
empoze edilen yeni değerlere bir mesafe koyarak bakar, kendi Tanzimat sonrasında Tevfik Fikret
karşı çıkma amacıyla yansıtır. Bu deyişiyle bir tepe’den bakar hep. ve Mehmet Akif’le belirginleşen
oluşum en çok bu şehirde görülüp Kökü mazide olan ati olduğunu bir yöneliş Cumhuriyet döneminin
hissedilmektedir çünkü. Tevfik Fikret söyler. Mihrabı çatırdayan bir hemen başlarında Nâzım Hikmet’le
bu şehri bir insan gibi algılar. Fikret, bin toplumun iç benliğini yansıtır. nitel bir değişime uğrar. Nâzım
kocadan arta kalan bakire İstanbul’u Kocamustafapaşa’daki mümin, Hikmet İstanbul’u yansıtırken bu şehri
anlatırken Sis’te, Balıkçılar’da mütevekkil, yoksul insanların Allah’a can alıcı çelişkilerinden soyutlamaz.
olduğu gibi küçük üreticilerin şehri yakın olduklarını ısrarla belirtir, ama İstanbul, öncelikle işçilerin yaşadığı,
olduğunu da görür. Yoksul halk niye dünyaya uzak bırakıldıklarını fabrikaların çalıştığı bir alan olarak,
kesimleri ilk kez girmektedir bu şiire. araştırmak ya da görmek istemez; bu üretici yanıyla da sergilenir. Bu
esrik, neredeyse mazoşist tad yeter şehrin insanı, namuslu, çalışkan, fakir
1970’ lerde başlayan oluşumların, her kendisine. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbullulardır; bu kesim insanlarına
kuşaktan şairin İstanbul’a bakışını geçişin bütün salınımları onun “sahici İstanbul’um” der. Savaş
gözden geçirmesini, dönüşümünü şiirinde görülür. Divan şiiri yıllarının zorlu acıları, mısır koçanı,
ortaya çıkardığı görülüyor. geleneğinden yola çıkar, öte yandan arpa ve süpürge tohumu yiyenler
Nedim’den daha yaşantısaldır; varken Tarabya’da, Pötüşan’da su
Nedim’den sonra gelmekle birlikte bu açıdan bir sentezin şairidir. gibi akıtılan Ren şarapları, açlıktan
İstanbul’luluğu ondan daha kapsamlı boyunları çöp kalan çocuklar girer
bir birikim oluşturmuş olan Yahya Divan döneminde daha çok bu şiire. Önceleri toplumsal bir arena
Kemal, bütünüyle bir İstanbul doğasal olanla ilgilendikten sonra olarak yansıtılan İstanbul, Nâzım’ın
şairidir. O kadar ki, 1949’da Behçet Tanzimat’la birlikte halkçı ve tarihsel yurtdışında yazdığı şiirlerinde

