Page 137 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 137

135






                                                    Gece ’de, her şey naylondandı o kadar   ona   yenilen   birey-insan...   Sen
              İstanbul Yorar                        diyen  Turgut  Uyar,  Türkiyem’deki,
              Erol Çankaya                          Arz-ı   hal’deki   söyleyiş   içinde   kazandın/ben  yenildim  diyecektir.
                                                                                          Sefalet akan sokaklar, şehvet çarşıları,
                                                    değildir.  Bu  akımın  en  özgün  adı   karakola  düşenler,  geniş  meydanlar,
              Şehir bıkkınıyız hepimiz, ilişkiler yorgunu  olan  Ece  Ayhan  birçok  şair  Kapalı   limanlar...  Attilâ  İlhan’ı  özgün  kılan
              Sabah kış saatiyle uyanır biteviye ağrımız  Çarşı’yı  anlatırken  Çapalı  Karşı’da   en önemli nokta hiç kuşkusuz birey/
              Çok azımıza nasiptir kahvaltı mutlulukları   fragmanlaştırır İstanbul’u. Ama çok   şehir  çatışmasının,  çağdaş  insanın
              Güne bir derin, argın yüzle başlarız.  sonra  1970’te  mor  biletli  yolcular,   ağrılarının  altını  çizmesidir.  Şehrin
                                                    el  değiştiren  halk  kartları  derken   egemenliği  kişiyi  başkaldırıya  iten
              Otobüse girerken bakın bize: “İlerleyelim   İstanbul vapurlarındaki ikinci mevki   boyutta  bir  baskıya  dönüşmüştür;
              Beyler!”                              yolcularına işaret edecektir. Gündelik   şair-birey  de  şehre  meydan  okur,
              Kışın ıslak buğulu, yazları terli ve ter kokan   tecimsel  ilişkileri  görüp  yerine  bir   direnir  ama  yenilgisi  kaçınılmazdır.
              Sivas’tan gelenimiz ağır bezginlikler içinde   şey de koyamayan şair için tek çözüm
              Hep İstanbullumuz, o zaten bu istilaya   kendi  interiör’üne  çekilip  genel   Öznelin, nesnel olana yenilgisidir bu.
              küskün.                               iletişimi  yadsıması  olmaktadır.  Şair   Yılmaz Gruda’nın İstanbul’u yansıttığı
                                                    o insanlara kendi şiirini de yasaklar   kitabının  adı  bile  tek  başına  çok
                                                    ve  farklı  adlandırmalarla  kurduğu
              Otobüsteyken bakın: “Burası daha kaç kişi   bir iç-evrene çekilir. Edip Cansever   anlamlıdır: Çarmıhtaki Yeni Mehmet.
              alır!”                                de  bu  yöneliş  içindedir.  1970’lerde
              Sinema önlerinde, bakkalda yağdan     balıkçıları,  Sirkeci’ye  inen  Anadolu   1960  sonrasının  bilinen  koşulları
              şüphelenirken                         gurbetçilerini görmeye başlayıncaya   İstanbul’a  bakışı  da  önemli  bir
              Yollarda kimliğimiz sorulurken bir bakın   dek o da benzeri bir tavır geliştirir.  evrimden   geçirir.   Şiire   eski
                                                                                          toplumcuların  izinden  giren  Afşar
              Yüzümüzden şöyle geçer kuşku ve kan   Ülkü Tamer için İstanbul bir ülkedir:   Timuçin,  Aydın  Hatipoğlu  gibi
              basıncı.                              İstanbul’a  akan  gurbetçileri  görür,   şairlerde  yeni  dönemin  coşkusu
                                                    gemiler, kamyonlar, insanlar geçiyor   hemen  açığa  vurur.  Hatipoğlu,
              İşsiz kahvelerinde bakın, işsizlik    der ama bu akımın gerçekliği deforme   Miting’i  yazarken  kavgamıza  ihtiyar
              korkusunda                            eden tutumuyla: Çiçek yüklü ölümler   surları,  çınarları  ile  bakıp  duran  bir
              Birayla bulanmış, video önünde dikilirken   taşınır  İstanbul’a,  Kemal  Özer  de   İstanbul’u  yansıtır:  Kurtuluş  Savaşı
              Aşklarımızda bakın, nasıl hırçınız öyle   1970’lere  kadar  benzeri  yönelişler   İstanbul’undan  çağrışımlar  yükler.
              Herkes pusulardadır herkesi kırmak için.  gösterdikten sonra değişir ve Haliç’e   Afşar Timuçin insani duygulanımları
                                                    emekçiler    açısından   bakmaya      irdeler.  Şiiri  İkinci  Yeni’nin  ardılı

              İşçi, işinden dönüp karısını dövünce  başlar; onları da görmektedir artık.  olarak  görenler  de  bu  evrede  bir
              Patron “check-up”a fırsat vermeyen      Cumhuriyet  şiirinin  1950’lerdeki   dönüşümü yaşarlar. İkinci Yeni kadar
              mesaisinde                            evresinde  Attilâ  İlhan  İstanbul’a   Garip’cilerle  de  ilişki  içinde  olan
              Yatırımcı, habire yükselen kâr farklarıyla   yeni  bir  bakış  getirir.  Duvar’daki   Ataol  Behramoğlu,  bir  Orhan  Veli
              Yazar... o baştan yorgun sözlerin esaretinde.  tavrının Nâzım’ın çizgisinde olduğu   tutumu içinde küçük adam’ın yaşama
                                                    söylenebilir.  Başlangıçta  salt  bir   coşkusunu  söyler.  1970  sonrasında
                                                    mücadele platformu olarak görülen     Kirazlı  Mescit  Sokağı’  nı  yazarken
              Bu yüzden işte kaçıyoruz içimizde bir yere   şehir  giderek  metropol  niteliğiyle   yoksul  bir  İstanbul  Sokağındaki
              En kuytu köşesi bir yerin en önce kapılıyor  öne çıkmaya başlar. Özgün bir bakış   insanların  serüvenlerini  dile  getirir.
              Uykular beklenirken pişmanlıklar sarsa da  geliştiren  Attilâ  İlhan’da  büyük  şehir   Süreyya   Berfe   bu   döneminde
              Herkes ancak iç döküyor birbirlerine.  olgusu  önemli  yer  tutar.  Doğasal  ve   İstanbul’u kargışlayan bir tutuma girer.
                                                    siyasal  olanla  birlikte  yeni  öğeler  de   İstanbul’un  sahtekâr  ışıklarından
              Bakın işte ağrıyor, bakın işte yorgunluk   belirir.  Sinema  karanlıkları,  neon   ayrılıp  Anadolu’  ya  giderken  üzgün
              Kadınlar bunu sağaltıyor sanki elleriyle   ışıkları,  şehirle  karşı  karşıya  kalmış   değildir.  Berfe,  İstanbul’un  karşısına
              Şehirden yakınılıp durulsa da bakmayın   çağdaş  insanın  gerilimi,  bireyin   alternatif  olarak  kırsal  yaşantıyı
              Hayat yorgunlarıyız çok ağır gözlerimizle.  itildiği trajik yer, İstanbul’la çarpışan,   koyarken   İstanbul’daki   kahveleri
   132   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142