Page 146 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 146
144
BOĞAZİÇİ KAYIKLARI Kayıklar Venedikli değil, Bizanslı ayrılmamasını temin ederdi. Bütün
değil, Arap veya Acem değil, Avrupalı bu küçük hareketlerin bir usulü,
da değil, yalnız Türk ve İstanbullu, bir kaidesi, bir nevi üslubu vardı.
Boğaziçi zevkinin bir hülâsasıydı. Hatta, kayıkçının, uzun saplı parlak
Böylelikle, ince ve husus bir kancasını takacağı, taşlar arasındaki
Abdülhak Şinasi Hisar medeniyet âleti, yalının bir muavini oyuk bile, evvelinden kestirilmiş,
haline gelmişti. Bakımlı bir ev kayığı, tecrübe edilmiş, hususa bir oyuktu.
Hulyalara dalmak için en uygun başlı başına, bir sanat eseriydi. Bütün bu kayıkçılar, vazifelerinin
vasıtalar, sularda sallanan kayıklardır. Çoğu, klâsik telâkki edilen portakal yoruculuğuna rağmen, her zaman,
Biraz hayal, ancak onların rengindeki bu kayıkların kenarlarında kayıklarıyla sularda zevkler ve
beşiklerinde tadılabilir. Sulara girer yaldızla çizilmiş bir çift zıhın arasında lezzetler aramağa hazırmışlar
gibi bindiğimiz bu kayıklar bizi sular eflâtun yahut suların renginde, mavi gibi, hep hamarat ve memnun
hizasına yerleştirerek suların içine, veya havâi lâcivert bir şerit vardı. yüzlü olurlardı. Uzun bir akşam
büsbütün batmadan dalmış ve aynı Kadife veya çuhadan döşemesiyle gezintisinden sonra başlıyan, bu kere
zamanda göğe karşı hemen yatmış yastıkları o zamanlar sevilen de mehtapla aydınlanmış gecelerde
bir vaziyette, gönüllerimize suların renklerden birinde, al, vişne çürüğü, biz çocuklar ve gençler tekrar denize
ve göğün renklerini ve hazlarını açık mavi yahut kahverengi olurdu. açılmak istiyecek olsak, onları da
görtermeğe ve duyurmağa başlarlar. Hamlacılar da, kayık takımlarının hep aynı fikirde bulurduk. Yorulmak
Denilebilir ki, insanlar suların ve kadife veya çuhasiyle bir renkte, hep bilmez hamlacılar, bu kararımızı da
göklerin tadına varmak için bundan bir örnek elbiseler, terlememeleri için, sevinçle karşılarlardı.
daha güzel bir alet bulamazlardı. Ve boyunları açık hilâl gömlekler, beyaz
dünyadaki sular üstünde, Boğaziçi şalvarlar, beyaz çoraplar, ayaklarına, Evvela, birçok satıcının seyyar
kayıkları kadar güzel bir icat yoktur. arkaları basık yemeniler ve başlarına dükkanlarıydı. En faal görünenleri
Zira, bütün bu kayıklar, dünyanın en da hep birbirinin eşi fesler giyerlerdi. balık kayıklarıydı. Tahminen 1900
ince ve emsalsiz güzelliğini gözler ve Krem renkli, bol kollu hilâlgömlekler den sonra, nisbeten daha yeni, belki
ruhlar için yaşanmış bir rüya haline üzerine, isterlerse, kayıkların de oturup kalkılması daha kolay
getirmek üzere yapılmışlardır ve döşemeleri rengindeki çepkenlerini dümenli sandallar çoğalmağa ve
sanki ancak rüyâlarda binilen bir alırlar, bazan da beyaz şalvarları Boğaziçinin hemen her vapur iskelesi
takım salıncaklardır. üzerine, hep döşemelerin renklerine civarında, daha babayani görünüşlü
uygun atlas birer kuşak sararlardı. eski piyadelerin yanında yer
Boğaziçinin kendine mahsus bir âlem Kayık kadınlara mahsus olacaksa, almağa başlamışlardı. Boğaziçililer,
teşkil ettiği zamanlara her yalının arka tarafından, suların rengine uyan misafirliklerine, bayram ziyaretlerine
bir veya birkaç kayığı bulunurdu. havâi mavi bir ihram, uçları sularda bunlara giderler, hususi kayıkları
Bunlar bir yalı hayatının hususiyetini ıslanarak sarkardı. olmıyanlar, saz alemlerine bunlarla
tamamlarlardı. Bütün bu kayıklar Bu kayıklara binme ve inme usulleri katılırlardı. En zengin yalılarında ve
bilhassa Mısırlı aileler arasında ise,
sulardayken bile uzaklardaki bile, zamanla, bir anane halinde üçüncü bir gezinti vasıtası olarak,
kendi yalılarına gizlice bağlıymış yerleşmişti. Hanımlar, kayıklarına yeni, zarif, rahat oldukları kadar
hissini verirlerdi. Boğaziçi kayıkları binerler veya kayıklarından da ince kik’ler rağbetteydi. Daha
Venedik’in gondollerinden çok kere çıkarlarken, en öndeki kayıkçı, ayakta, sonraları, yine Boğaziçi iskelelerinde,
daha ince, daha zarif ve kullanış ellerini değil, bir destek olması için, yeni boyalı, kadife döşemeli,
bakımından da çok daha mâkuldü. ancak bir omuzunu hafifçe uzatır kayıkçıları temiz giyimli, iki çifte kira
Kayıkçı, gondollerde olduğu ve hanımların elleri bu kuvvetli sandalları da türemişti. Bunlar, kira
gibi, ayakta kürek çekmez, yüzü omuza bir kuş gibi bir an için konup sandalları olmakla beraber, evvelce
kayıktakilere dönük ve o sıkı kaç göç kalkmış olurdu. Bu sırada, sondaki haber verilen gezinti günleri için -
zamanlarında bile, kadınlara karşı kayıkçı, elindeki kancayı taşların bir taksisiz kiralanan otomobiller gibi -
oturması tabi bulunurdu. noktasına takarak, kayığın rıhtımdan gündelik olarak kiralanabilirdi.

