Page 148 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 148

146






            İSTANBUL                              nasıl  gerçekleşti?  Gülersoy  yazıyor:   Doğu’dan,  hem  Batı’dan  ayıran  bir
            GÖRÜNÜMLERİ                           Göçerlik  alışkanlığı  ve  geleneği  ile   yüze  sahipti,  yani  kısaca,  bugüne
                                                  Doğu  Roma’nın  meydanlarını  ve
                                                                                       göre  çok  daha  güzeldi  ve  soyluydu.
                                                  bulvarlarını  ahşap  evlerle  dolduran   İstanbul artık hepsi birbirine akraba
                                                  yeni   toplum,   bütün   ulaştırma   bu  saçma  apartmanların,  iki  günlük
                               Naci Girginsoy     ihtiyaçları  için  denizi  kullanmakta   mimarların  Avrupa  dergilerinden
                                                  idi.  Örneğin  Boğazın,  şehre  organik   keserek uyguladıkları anlamsız resmî
            Bu  kentte  aşağı-yukarı  dört  neslin,   olarak  bağlı  Rumeli  yakasında  bile   yapıların veya iklimine taban tabana
            ne kadar değişik giysileri, kaygıları ve   geçecek kıyı yolu bırakılmadığından,   zıt,  baştan  aşağı  camdan  bir  takım
            sevinçleriyle  üstünde  akıp  durduğu   bütün  Boğaz  köylerinden  ulaşım   blokların  şehri  olma  yolundadır.
            iki  köprünün  ne  renkli  ve  ilginç  bir   çeşitli  teknelerle  yapılıyordu.  Suyun   Balkan  ülkeleri,  Osmanlı  kültürüne
            hayatı vardır. Andriç, Drina Köprüsü   düzeyine yakın bir yerde, gündüzün   aşklarından  değil,  fakat  yeni  turizm
            eseri  ile  bir  kasaba  suyu  üstüne   mavilikler,  güneşler  ve  yakamozlar   çıkarlarını bilerek, eski Türk evlerini
            atılan  bir  taş  köprüyü  ele  alarak   içinde  eriyerek,  geceleyin  de  sarı   bütün mahalleleri ile korumaya ve pek
            bütün  bir  İmparatorluğun  geçişinin   gül kurusu ay ışığını lâcivert sularda   güzel  restore  etmeye  başlamışlardır.
            ve  çöküşünün  o  değişik  hikâyesini   sürüyerek  gitmek,  ince  bir  İstanbul   Onun için bir süre sonra, on katlı yapı
            çıkarmıştır.      Halbuki   Drinaya   uygarlığını  ifade  ediyordu.  Fakat   izni verilen küçük taşra kentlerimizin
            hükmeden      kuvvetin    kalbinde    kar  veya  yağmur  yağdığında,    açık   eski  evlerini,    Bursayı,  Edirneyi,
            bulunan  bu  tahta  köprüler,  nice   teknelerde  onları  da  giymek,  pek   Amasyayı görebilmek üzere, Tırnovo
            zamanlar  boyunca,  İmparatorluğun    keyifli olmaktaydı. Haliç’e ilk devamlı   ve Sarajevo’ya gidebiliriz. Fakat yazık
            bütün  iklimlerinden  gelen,  hayat   köprü,  II.  Mahmut  tarafından,     ki  oralarda,  vatiyle  tâbi    oldukları
            tiyatrosunun  bin  renkli,  isimsiz,   Unkapanı  ile  Azapkapısı  arasında   başkentin kıyılarında özel bir zevkin
            milyonlarca  figüranlarına  sahnelik   kuruldu. Tamamı ahşaptı ve Tersane’de   yüzyıllar boyunca örüp biçim verdiği
            etmiş, en ilginç bir köşe değil midir?   yapılmıştı.  Karaköy  Köprüsü  ise,  ilk   yalılar  yoktur.  Onları  ancak  gittikçe
            Aynı  ezelî  hayat  oyununun,  kendini   defa olarak I. Abdülmecid tarafından    azalan resimlerinde bulabileceğiz.
            ulusuna sevdirmiş nice kahramanları   1845 yılında yaptırıldı. Ya bugünkü?
            ve  üstündeki  üniformadan  başka     Onun açılışını 14 Nisan 1912’de Talât   Ve  kitaplığımızda.  Bir  Abdülhak
            dünyada  iz  bırakmamış  nice  kudret   Paşa yapıyor.                      Şinasi Hisar, Boğaziçi ve Mehtaplarını,
            sahibi  aktörleri,  hep  bu  geçitten                                      Boğaziçi   Medeniyetini,   Boğaziçi
            akıp  geçmemişler  miydi?  Yüzleri  ya   Gülersoy,  uzun  önsözünde,       Yalılarını,  Eski  Zaman  Köşklerini;
            Valide Camiine, ya da Galatanın taş   tutumumuzdan, günün İstanbul’undan   Çamlıcadaki  Eniştemiz  ile  birlikte
            yapılarına  dönük  olarak  akıp  duran   yakınıyor. Sosyal ve teknik nedenlerle   bugün  artık  yok  olan  Çamlıca’yı
            bu kalabalıklar, zihinleri günlük nice   diyor,  bu  Osmanlı  İstanbul’u  çâresiz   anlatacak.   Bir  Hüseyin   Rahmi
            kaygılar,  umutlar ve hesaplarla dolu,    değişecekti.  Ama  sadece  değişmesi   Gürpınar,
            ya da limanın suları, vapur dumanları   gerekirdi;  yok  olması  gerekmezdi.   bir  Ahmet  Rasim,  bir  Ziya  Osman
            ve martıları kadar dalgın olarak,  bu   Çünkü  yine  biliyoruz  ki,  göçebe   Saba;  çoğu  gazetelerde,  dergilerde
            şehri  dolduran  halkın  günün  her   ruhunun  ve  Türk  karakterinin  özel   kalmış  yazılarıyla  bir  Osman  Cemal
            saatinde  en  tabiî,    en  yapmacıksız   bir biçim verdiği ve yüzyıllar boyunca   Kaygılı,  Nahit  Sırrı  Örik,  Sermet
            defilesini vermiş olurlar.            bu  tepeler  çevresinde  ve  kıyılarda   Muhtar  Alûs,  değişen  İstanbulu,
                                                  biriktirdiği  doğu’lu    İstanbul,  kamu   İstanbulluyu  resim  resim  serecek
            Çelik  Gülersoy,  Çağlar  Boyunca     disiplininden  ve  cadde  meydan     önümüze.    Devletin,   Enstitülerin
            İstanbul  Görünümleri’nden  Galata    varlığı   ve   bakım   anlayışından   üstesinden   gelebileceği   güç   işi
            Köprüsünün    Hikâyesi’ni   veriyor.  ne  kadar  yoksun  olsa  da,  yerine   bir  Reşat  Ekrem  Koçu  yapmaya
            Özenli bir albümde Köprü ve Galata    geçenlere  oranla,    çok  daha  yeşil,   koyulacak;  ayrıntılarıyla  İstanbul
            üzerine ilginç bilgiler, çizgiler, resim-  ağaçlara ve sulara yani tabiata yakın,   Ansiklopedisini  yayınlayacak.  Bir
            gravür fotoğraflar buluyoruz. Köprüye   uymuş  ve  kaynamış,  kişilik  sahibi   Nedim,  bir Yahya Kemal, İstanbulu
            gereksinme  ne  zaman  duyuldu        ve  karakterli,  ve  kendisini  hem   söyleyecek. İstanbul âşığı bu kadarcık
   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153