Page 160 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 160

158






            “Öbür odada kaç kişi yatıyor?”        “Niçini  var  mı?  Çıkaramasa  bile   şu  kör  haneye  tıkmış.  Görüyorsun
            Yine  hemen  karşılığını  veremiyor.   tedirgin eder. Etti de. Doksanken, yüz   dirliğimizi!   Devletin   kanununa,
            Düşüyor  önümüze,  geçiyor  öbür      yirmi  yap  dedi.  Yapmadım  başladı   konturatına  razı  olsan  da  insana
            odaya.  Burası  daha  aydınlık,  ama   hır güre. Yaptım. Bir zaman rahat. İki   dünyayı zehir zıkkım etmesen olmaz
            daha  da  küçük.  Sedirde,  yerde  serili   yıl  sonra  tutturdu  elli  lira  daha  koy.   mı?  Firavun’un  adı  çıkmış.  Firavun
            yataklar.                             Koymadık,  yukardan  su  döktürdü,   bunlar  kadar  zalim  miydi?  Hiç
                                                  camlarımı  kırdırdı.  Çaresiz  elli  lira   sanmıyorum!  Doksan  liralık  kiraya,
            “Sedirde kızımla güvey yatıyorlar. Şu   daha  ekledik.  Etti  mi  yüz  yetmiş?   tut  her  ay  açıktan  yüz  altmış  lira
            yerdeki  büyük  oğlum,  buda  benim   Aradan  geçti  yine  birkaç  yıl,  haydi   avanta al!
            yamak...”                             bakalım elli daha. Hık, mık. Veremem,
                                                  edemem, kazançlar eksik filan fıstık..   İrili  ufaklı  çocukları  birer  ikişer
            Hayretle soruyorum:                   Başladı  hır  gür,  yine.  Ulan  aman   geliyor,  yanları  patlak  ayakkabıları,
            “Nasıl sizin yamak mı?”               yapmayın,  etmeyin...  Kim  dinler?   yamalı, kirli üst başlarıyla bize meraklı
            “Yamak,  ama  yadırgı  değil.  O  da   Çaresiz  kabul.  Etti  iki  yüz  yirmi.   meraklı  bakıyorlardı.  Sevimli,  zeki
            oğlum!”                               Bu  yakınlarda  yine  tutturmuştu,   şeylerdi hepsi de.
            “İyi  ama  oğlunuz  bile  olsa,  kızınızla   otuzla  razı  ettik  güç  bela.  Şimdi  iki
            güveyinizin yattığı odada yatmaları...”  yüz  elliden  oturuyor,  doksandan   Babaları onlara dikkat edince.
                                                  mukavele imzalatıyoruz. Anlayacağın   “Harp, dedi. Allah göstermesin. İnsan
            Dertli dertli içini çekiyor:          yüz altmış lira haraç veriyoruz her ay!  canından beziyor da zaman zaman...
            “Elhaya minel iyman değil mi? Doğru.                                       Yoksa kapıya konacak şey mi?”
            Ben  de  bilirim  hayanın  iymandan   O halim selim, o yumuşacık, o mihneti
            geldiğini, ama yoktan ne çıkar. Aslına   kendisine  zevk  eden  adam  öfkeden   Karnı  burnunda  hanımını  işaret
            bakarsanız ev benim üstüme. Güveyle   şahlanarak, şu Kıbrıs dalgasından bir   ederek:
            kızımın başlarının çaresine bakmaları   harp de patlatmıyor ki, dedi. Cenab-ı   “Hala yeni yeni canlar peşindesiniz.”
            lazım. Nasıl bakacaklar? O da benim   Allah hakkımızda hayırlısı versin!   dedim.
            gibi bir işçi, badanacı. Ev kiralarıysa,
            biliyorsunuz,  ateş  pahası.  Nereye   Karısı bir ana kartal gibi dikildi  Baktı, gördü, güldü.
            gidecekler?  Nerede  ev  bulacaklar?   “Başlama yine deli deli!”           “Ne yapayım?”
            Buldular   diyelim,   avuç   dolusu                                        “Bilmem,  ama  tedbirli  davranamaz
            parayı nasıl verecekler? Avuç dolusu   Adam  soluyordu,  ama  karısından   mısınız?”
            harcamak için avuç dolusu kazanmak    çekinmişti besbelli, yere bakıyordu.
            lazım.  Bizse  malum  serbest  meslek                                      Yine adeta şahlandı:
            erbabı, üç gün iş, on üç gün o kahve   Kadın bana döndü:                   “Yani ne yapmalıyım?”
            senin bu kahve benim. Keyfimizden     “Ev, kira, ev sahibi lafı oldu mu gözü   “Düşürmek gibi, hamile bırakmamak
            değil ha. Hele mevsim de kışa döndü   dünyayı  görmez.  Harp  olsunmuş.    gibi...”
            döneli beri, bırak!”                  Unuttun  mu  harp  şayiaları  çıktığı   “Allahın binasını yıkamam!” dedi.
            “Buraya ne kira veriyorsun?”          günleri? (Yine bana döndü). Geceleri
                                                  uyku tutmaz olduydu. Vay yavrularım,   Arka  cebinden  kırık  kırış  sigara
            Gülerek başını salladı:               vay evlatlarım...”                   paketini çıkarıp uzattı. Bir tane aldım.
            “On  yıl  önce  mukaveleye  göre                                           O  da  aldı.  Çaktığı  kibritten  yaktık.
            doksan.”                              Adam gözlerini yerden bana kaldırdı:  Kaldığı yerden ardını getirdi:
            “Mukavele dışı?”                      “Doğru söylüyor, doğru söylüyor ya,   “Yıkamam.     Çünkü,     istersen
            “İki yüz elli!”                       ne  yapacağımı  da  şaşırdım  kardeş.   milyonların   olsun,   vermediğine
            “Yani yüz altmış lira açıktan? Her ay   Gözünü toprak doyurasıcanın kocca   vermiyor. İşte, nah şu karşı sokaktaki
            mı?”                                  bir apartmanı var. Şişli’de. Heybeli’de   apartmanın genç sahibi. Herifte böyle
            “Tabii.”                              köşkü  var.  Dükkanlar,  konaklar    dört apartman daha var. Parası sayısız.
            “Niçin?”                              caba.  Ulan  Allah  vermiş.  Bizi  de   Çocuk  diye  mermere  saplanıyorlar,
   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164   165