Page 158 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 158

156






            bulgurlardan, üç beş dakika içinde bir
            şey  kalmayıp  da,  bir  porsiyon  daha
            ısmarlanınca,  şaşkınlığımı  belirtmek
            için:

            «Herhalde  akşam  yemeği  niyetine
            yiyorsunuz» diyorum.

            Yaşar Kemal, arada lokanta sahibinin
            yanına gidiyor. Hesabı görmüş olmalı,
            artık kalkarız diye düşünürken, haydi
            yeniden  içki  geliyor  sofraya,  meyve
            geliyor  ya  da  yazdığım  gibi  nohutlu
            bulgur.

            Söyleşi    de    sürüyor.    Elbet
            konuşulanların  hepsini  anımsamak
            mümkün  değil.  Ama  nicedir  Yaşar
            Kemal’e  söylemek  isteyip  de  hep
            unuttuğum bir görüşümü, tam yeridir
            diye açıklıyorum:

            «Yaşar,  romanlarınla  bunca  ödüller
            kazandın,  bunca  paralar  kazandın,
            dünyaca  ün  yaptın  ya,  bence
            öykülerindeki düzeyi tutturabildiğini
            sanmıyorum.          Öykücülüğün
            romancılığından çok daha önde gelir»

            Oktay Akbal’da katılıyor:

            «Ben  de  aynı  kanıdayım.  Zaten  kaç                             Ferit Öngören
            kez de yazdım bunu»                   «Şoför kardeş, sen beni Çemberlitaş’ta   birinci  sınıf  bir  lokantada  olsaydık,
            «Sanırım  yanılmıyorsunuz»  diyor,    bırakır mısın!» diyor.               bu  yiyip  içmenin  karşılığı  yüz  bin
            kendi  özyargısında  birleşmemizden                                        lirayı  da  geçerdi  diye  düşünüyoruz.
            hoşnutluğunu,  yüzündeki  gülücükle   Ne oldu der gibi bakışımızı farkedince   Lokanta  ve  meyhane  konularında
            açığa  vuran  Yaşar  Kemal,  «Ben  de   de, bir kahkaha atarak:            uzman saydığımız Agop:
            öykülerimi, romanlarımdan hep üstte
            tutmuşumdur»                          «Bankaya  uğrayacağım,  üstümde      «İyidir,  iyidir»  diyor.  «Neydi  o
                                                  para kalmadı» diye söyleniyor. «Ben   balıklar...  Rakı,  viskiler...  İyidir,  hem
            Kumkapı’daki  lokantadan  çıkarken,   size kavuşurum»                      de çok ucuzdur. Kesene bereket.»
            kolumdaki  saate  göz  atıyorum,
            on  altıyı  geçiyor.  Mücap,  kendi   Yaşar,  ödediği  hesabın  ne  olduğunu,
            otomobiline doğru yollanıyor. Biz de   üstelememize  karşın  açıklamıyor,
            Cağaloğlu’na çıkmak üzere, sokaktaki   ama «İnce Memed 4»ün tefrikasından
            bir   taksiye   doluşuyoruz.   Taksi   alacağı  telif  ücretinin  binde  birine           Bebek:19 Mart 1986
            yokuşunu tırmanırken, Yaşar:          yaklaştığını  kestirebiliyoruz.  Demek                (AŞK DEDİĞİN)
   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162   163