Page 172 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 172

170






            ELA  GÖZLÜ  BİR  ÇÖL

            AHUSU: İSTANBUL



                              Buse Çobanoğlu
              İletişim Sanatları Bölümü Öğrencisi


            İstanbul... Yedi tepeli dev... 15 milyon   peçete  kullanmam  gereken  İstanbul   turda Beşiktaş, Eminönü ve Nişantaşı
            çocuklu  gamlı  ve  şuh  ana...  Acıttığı   fotoğraflarını  inceleme  törenlerim...   vardı.  Aman  Allah’ım!  Sanırım
            yerleri  bazen  öper  bazen  ise  kızgın   Bir  Eylül  günü    annem,  teyzem  ve   fotoğraflara  bakarken  kullandığım
            bir  sopayla  körükler.  Bazen  Cennet   eniştemle çıkılan yolculuk nihayetine   peçetelerden   biraz   da   yanıma
            fragmanı bazen de Cehennem azabı.     ermişti işte İstanbuldaydık.         almalıydım.  Fotoğraflardan  çok  öte,
            Bazen bir kara büyü bazen ise sihirli                                      şiirlerden  çok  derindi.  Eminönü’nde
            bir kuyu... Ama çoğu zaman tutku...   Sahi  İstanbul  Sen  de  Beni  Sever   o balık ekmeğin kokusu, Nişantaşı’nın
            İşte ben de daha 17 yaşında tutkuyla,   Misin Beni, Orhan Veli’nin Sevdiği   elitizmi,  Beşiktaş  sahilin  huzuru...
            bir semazen gibi dönerek düştüm bu    Gibi Seni?                           Korkarak  ama  meydan  okuyarak  ilk
            kuyuya.                                                                    kavgama başladım.
                                                  Gözlerimi  açtığımda  yüksek  tavanlı
            Bekle Beni, İstanbul                  bir yurt odasında ağlamaktan yanan   Beşiktaş’tan   Ortaköy’e   yürürken
                                                  gözlerimden  dolayı  canım  acıyarak   Dolmabahçe,  Çırağan,  o  sonbaharın
            O gün sabah yine erkenden uyanmış,    doğrulup  etrafa  bakındım.  Henüz   hazan  sarısı  bu  kavgada  çok
            işe  gelmiştim.  Hava  tam  kıvamında   kimse  gelmemişti.  Geri  yattım  ve   zorlanmayacağımı hissetirmişti bana.
            en  sevdiğim  hafif  lodos  ruhumu    dünü düşündüm. Köprüden geçerken     Ardından ne mi oldu? Yalnız kaldım...
            tenimle  beraber  vücudumu  da        geçtiğim her yeri hafızama kazıyarak,   Hem de Şirinevler’de. Bir şehir kendi
            ısıtıyor.  O  anda  bir  ses  kulaklarımı   gözlerimi bir saniye olsun kırpmadan   içinde nasıl bukadar farklı olabilirdi.
            tırmalıyor;  “Açıklanmış,  koş  hadi!”   etrafı  izliyordum.  Tanrım,  ne  kadar   Bu  tıpkı  ruhu  kadın,  vücudu  erkek
            size  o  an  kalbimin  atışını,  kanımın   da güzeldi... Saat sabah saatleriydi ve   bir insan gibiydi. Ama daha kaotik...
            beynime  pompaladığı  kanın  verdiği   boğaz  saten  geceliğin  içinde  elinde   İstanbul’da  herşey  kaotikti  aslında.
            ısıyı  ve  tabi  hiç  sorun  yaşamdan   kahvesiyle  denizi  izleyen  bir  kadın   Sadece   semtlere   indirgenemezdi
            siteye  girmenin  veridiği  heyecanı   salınıyordu. Köprünün de  trabzanları   bu.  Ulaşım,  alışveriş  vs...  Ama
            anlatamam.  Olmuştu,  başarmıştım.    ömrümde  gördüğüm  en  büyük         bunun en acı sonucu, İstanbul’un bu
            Puanım  çok  iyiydi  ve  İstabul’da   şeylerdi.                            kaotik  havası  insanını  da  kendisine
            istediğim    tüm     üniversitelere                                        benzetmişti.
            gidebilecek  derecedeydi.  İstemsiz   Camı  açıp  hafif  ılık  esen  rüzgarı
            olarak  mağazanın  ortasında  “Bekle   içime çekmek istedim. Ama o da ne   Yataktan kalktım. Bunları düşünmek
            beni,  İstanbul!”  demeseydim  belki   rüzgarın içinden bir ton klakson sesi   için  uzun  günlerim  zaten  olacaktı.
            biraz merak uyandırabilirdim. Hemen   kulaklarımı  tırmalamaya  başladı.   Acıkmıştım ve birşeyler yemeliydim.
            koştum  annemi,  teyzemi,  kuzenimi,   Sonra bir de upuzun bir köprü trafiği   Yalnızlığıma  ilk  meydanı  o  gün
            emekli Ali amcayı, dedikoducu Şükran   bal kaymak oldu. İşte o an anlamıştım.   okudum.  Kalabalıktı  çok  hem  de.
            teyzeyi, aklıma kim geldiyse aradım.   İstanbul,  tezatları  güzel  kıldığı  için   Ben  çok  ufak  bir  yerden  gelmiştim,
            Bana inanmayan dershane hocamı da     güzeldi.  Tıpkı  Abdülhak  Hamit  şiiri   toplasanız  bir  Şirinevler  anca  eder.
            unutmadım tabi. Neyse sonrası su gibi   gibi.                              Toplu  taşıma  ihtiyacı  duymadan  bir
            geçti. Tercihler, İstanbul’da kazanılan                                    ucundan öbür ucuna gidebileceğiniz
            bir üniversite, ailenin gurur ve endişe   Ardından  yurda  yerleşme  faslı  bitip,   bir şehir. İlk günü atlatırsam sonrasını
            kaplı  ağlama  nöbetleri,  benim  her   buradaki  bir  tanıdığımız  tarafından   yapabileceğimi biliyordum. O yüzden
            baktığımda  ağzımın  kenarları  için   İstanbul  turu  isimli  fasla  geçtik.  Bu   korkum  bile  reddederek  yoluma
   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177