Page 175 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 175
173
KONUŞAN ŞEHİR
İSTANBUL
Ezgi Cansu Şafak
İletişim Sanatları Bölümü Öğrencisi
Düşünürdüm; sorardım kendi olsun sorularımın cevabını bulmaya İstanbul’un sesini duyamıyoruz bile.
kenime yıllardır. Bu İstanbul’da başladım gözlemlerim esnasında. En Biz İstanbullar olarak hızlı yaşamaya,
ne var? İnsanlar akın akın neden azından bir kısım Avrupalı insanın hızlı tüketmeye ve yarını planlarken
İstanbul’a geliyorlar? Gidilecek onca İstanbul’a neden geldiğini fark ettim. bugünü kaçırmaya o kadar alışmışız
deniz kenarı, kumsal, orman, şelale, Seyahatim sonlanırken akşam ki, şehir bize yetemediği zaman ona
göl kıyısı, okyanus, ada, kanyon ve saatlerinde, içinde bulunduğum uçak sitem ediyoruz. Trafik yavaşladığı
bilimum doğa harikası yer varken İstanbul semalarında süzülürken ben zaman anında bağırıp çağırıyoruz
ayrıca da bu doğa harikası yerler de camdan dışarıya göz gezdirdim. ve “ Ben artık yoruldum. Yüküm
içlerini huzurla doldururken, Karşımda kuyumcunun vitirininde çok ağır, kaldıramıyorum.” Seslerini
insanlar bu İstanbul’da huzuru nasıl duran, birbirinden değerli taşlarla duyamıyoruz. Biz bu güzelim şehrin
buluyorlar? süslenmiş ve birbiriyle yarışan takılar bugününün aslında dünün yarını
vardı. Yalılar, kuleler, köprüler “önce olduğunu algılayamıyoruz.
Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde beni seyret” der gibi çığlıklarını
Brüksel’e bir seyahatim olmuştu. gökyüzüne haykırıyorlardı. Ve bu Hangi yaşta olduğunuz fark etmez.
Uçaktan indiğim zaman baktığım haykırışları görmezden gelmemiz pek Ancak sizlere bir soru sormak
ilk yer binalarıydı. Çünkü o kadar de mümkün değildi. istiyorum, yüksek müsaadenizle...
muntazam bir şekilde diziliydiler Hanginiz “Bu şehir artık yaşanacak
ki, inasanın gözüne çarpmaması İstanbul, her ne kadar doğup yer değil. İstanbul’un çivisi çıkmış. İlk
mümkün değildi. Hemen hemen hepsi büyüdüğüm şehir olsa da, onu fırsatta kaçıp gideceğim buralardan.”
üç bilemedin dört katlı, gri renkli, diğer şehirlerle karşılaştırmadan Gibi söylemlerde bulundunuz veya
taşlarala örülmüş duvarlı ve savaş farkını anlayamadım. Evet belki içinizden geçirdiniz? Hepiniz “Vallahi
zamanından kalma tarihi yapılardı. çoğu tarihi yapımızı korumadık ya ben dedim.” Dediniz değil mi? Peki
Yolları, boyaları yeni çekilmiş gibi da yıkılıp yenilerinin yapılmasına şunu düşündünüz mü hiç, gittiğiniz
pırıl pırıl ve bomboştu. Kalacağım razı geldik. Ve bunları yaparken yerde de zamanla aynı sorunlar
yere doğru yürürken duyduğum de acemice davrandık. Ama insan olmayacak mı? Aynı şikayet, aynı
tek ses valizimin tekerlek sesiydi. oturup düşününce ve biraz da ego, aynı ses bastırmaları... Neden
Özellikle karanlık çökünce şehirde geçmişini, tarihini araştırınca kaç peki biliyor musunuz? Çünkü, biz
açık tek bir dükkan bulmak bile imparatorluğun o binaları eskittiğini sevdiğimiz her şeyi değiştiriyoruz.
mümkün değildi. Evet her ne kadar anlıyor. Demek ki o kadar çok insan Biraz orasından kes, biraz burasından
şehir baştan aşağı tarih giyinmiş, bu binalardan gelip geçmiş ki, ayak kısalt, aman şurayı eşitleyelim,
gotik mimarisinin izlerini üzerinde izlerine yenik düşmüşler demekten hadi buraya bir kuş konduralım
yoğun olarak taşısa da bu şehir alıkoyamıyor insan kendini. Ya derken aşık olduğumuz her şeyi
tarih kokmuyordu. Şehrin üstünden da hergün araçlarımıza zarar şekillendiriyoruz. Bir nevi kendi
geçmiş, o evlere dokunmuş, o yollarda verdiğinden şikayet ettiğimiz yamalı aynamızı yaratıyoruz ve gördüğümüz
yürümüş, o sokaklarda belki de bir yollar artık yaşlandığının sinayellerini görüntüyü beğenmediğimiz de ondan
zamanlar savaşmış insanların sesini veriyor. Bizler ise ona yenilenmesi kurtulmak için eilmizden gelen tüm
duyamadım. İnsanlar sanki bu şehrin için, dinlemesi için fırsat tanımıyoruz. çabayı harcıyoruz. İşte Avrupalının da
sahibi değilmiş birkaç gün sonra terk Çoğu kez bizimle iletişime geçmek asıl merak ettiği, gelip görmek istediği
edecekmiş gibi hissettiriyordu. Bu istiyor belki ama bencilliklerimizden, konu bu. Bizim çığlıklarımız. Çünkü
şehir adeta ölmüş gibiydi. Ben de biraz egomuzun o yüksek sesinden onlar dinlemeyi, anlamayı seviyorlar.

