Page 44 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 44
42
yaşamaya hakkı vardır elbet.. Ama evlerin üzerine, sokaklara, yorgun iz’anımız vardır/ Beli sözbilmeziz
böyle bir hak, onları başkalarının insanların gölgelerine erguvan renkli amma biraz irfanımız vardır.”
yaşam haklarına saygısızlık etmelerine bir akşam düşer ki anlatamam. Ama Biraz irfanımız der ama, yaşadığı
izin vermemeli.. Belki bana asıl erguvan renkli akşam güneşini dönemin üstün eğitimli şairlerin
kızacaksınız.. Belki beni nostalji’ye “Şairler Sofrası”nda yaşamalısınız. başında gelir. Övünmeden övündüğü
takıntılı biri diye eleştireceksiniz. Onların dizelerindeki büyüyü asıl o semtinden söz açar hem de tevazu
Elbette her duyan, her düşünen, sıralarda duyumsamalısınız.. örneklerinden birini dile getirir:
her yaşayan insan gibi takıntılarım “Beşiktaş’a yakın bir hanei viranımız
var “elhamdülillah”.. Ya hiçbir şey, Örneğin, doğma büyüme Beşiktaşlı vardır.” Bir başka dize, bir şarkıdan
duymayan, hissetmeyen, düşünmeyen olan Divan edebiyatımızın tadına esinti: Gülzara salın mevsimidir
biri olsaydım!.. Şunu hemen doyulmayan dizelerinin, kasidelerin, keştü güzarın / Ver hükmünü ey
söyleyeyim, insanların nostaljileri, gazellerin, şarkıların, rubailerin şairi servi reven köhne baharın. Birden
özlemleri, o ülkenin, yaşadıkları Nedim’in, esen yellerle gelen sesini anımsayabildiklerim.. Ya şu dizelere
kentin gelişmesine, çağdaşlaşmasına duymalısınız. Heykeli olmasa da ruhu ne dersiniz: “Tahammül mülkünü
asla engel olmamalıdır. Siz, İstanbul’u sizinle beraberdir.. Ardından gelen yıktın Hülagu Han mısın kafir / Aman
14 ya da 15’inci asra götürebilir şairlerle yaşam sürmektedir. Der ki dünyayı yaktın ateşi suzan mısın
misiniz? Metrosu olmasın.. size, “Kim büyüttü” Mesti nazım kafir. “Ya haddeden geçen nezaket
Geniş, bakımlı sokakları olmasın.. kim büyüttü böyle bi perva seni/ Kim dizeleri: “Haddeden geçmiş nezaket
Muntazam, yaşanılabilir konutları yetiştirdi bu güna servden bala seni” yolu bal olmuş sana/ Mey süzülmüş
olmasın.. Uzatmayayım, dünyanın Veya: Muradın anlarız ol gamzenin şişeden rühsar-ı aal olmuş sana..”
aydınlık, çağın bütün gelişmeleri ve
gereksinimleri ile donanmış kentleri
gibi olsun diliyorum.. Ama diyorum
hep yeni diye değil, hep değişim
edebiyatı ile değil, hep yağma Hasan’a
kurban edilen, bunun için de ağlayan
bir öksüz-yetim İstanbul olmasın
diyorum.. İstanbul ağlıyor, biliyorum..
Söyledim size.. Bugün benim
rüzgarlarım konuşuyor.. Bakın şimdi
ne diyor.. Senin Beşiktaş’ın, “al gözüm
seyreyle beni artık..” diyor.. Beşiktaş’ın
sahili, denizi bir başka güzeldir. Mavi
yeşil karışımı rengiyle, martıları,
karabatakları ile yosun kokusu ve
oltalı balık tutanı ile bir başka güzel.
İstanbul’un bu gözde semtinde,
sabahın erken saatlerinde yollara
düşen emekçilerine şafak güneşinin
renkleri eşlik eder. Ve akşam üzeri, http://www.istanbulium.net/2014/01/sairler-sofas-parknn-sairleri.html

