Page 197 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 197
195
duygusu aşılayan havasının etkisi ilgilendiriyordu. Cumbaları, belediyeler kimse farkında değil.
altında kaldım. Yabancı dostum da süslü parmaklıkları, kemerli kapı Nitekim Üsküdar’ın o tatlı deniz
“Kendimi bir Venedik sarayında ve pencereleri, türlü biçimde kenarını, üstelik inci gibi bir anıtın
sanıyordum.’’ Dedi. Böyle soylu saçakları, renkleriyle bu yapılar yanıbaşında, koskoca bir tütün
yapılar içinde kişi kendini uygar şehirden şehre değişiyordu. deposuyla mahvetmişiz.
olması şartıyla her yerde sanabilir. Arkadaşımın bu evlerin fotoğrafını
İstanbul’un artık kaybolmuş çektiğini görenlerin şu garip soru Avrupa’da devlet eski yapıların
güzelliğini bütün yapılarının geliyordu: Bu eski köhne yapıların
soyluluğu sağlardı. resmi çıkacak da ne olacaktı? Az bir kısmına özel kişilerin de olsa
el koyar, ne yıktırır, ne bozdurur.
ileride asıl resmi çıkacak “modern’’
Bilmiyoruz kıymetini bu binalar vardı. Böylelikle şehirler, semtler
yapıların. Şehirlerde, irili ufaklı eski güzelliklerini kaybetmez.
Türk şehirlerinde eski yapılar bir Genel olarak halkın sağduyusu bu Bizde yok öyle şey. On sekizinci
bir göçüyor, ya kendiliğinden, idi. Nitekim o canım evlerin bir bir yüz yıldan kalma eski bir Türk
eskiyerek, ihtiyarlayarak, yıkılarak yerlerine kalfa elinden yalısının sahibi onu dilediği gibi
bakımsızlıktan, ya da kazma çıkma korkunç apartımanların yıktırır, yerine Avrupa kopyası bir
altında. Çoğu aydınlarımızın yükseldiğini gördük. Bu hastalık çirkinlik diker, kimse karışmaz bu
sık sık tekrarladıkları halkın bütün memleketin hastalığıdır. En işe, cinayet göz göre göre işlenir.
sağduyusunu, zevkini çok aradım. uzak Anadolu ilçesinde görülen Çokluk, beğenilir de bu tutum. O
Anadolu’da. Bu aydınlara göre köhne yapının yerine gıcır gıcır
halk sanatseverdir, zevklidir, bu zevksizlik en uygar şehirlerimizde bir alafranga bina yükselmiştir.
de görülür. İstanbul meydanda.
işlerde sağduyusu vardır. Zevki Yıka yıka bu şehirde ‘’semt’’ Ama ne üslubu, ne yüksekliği ne
bozulduysa suç “bir kısım’’ bencil güzelliği diye bir şey bırakmadık. havası uygundur o eski yalının
aydınlarındır: Bunlar halkın “Semt’’ derken Fransızların “site’’ bulunduğu kıyıya. Bir çirkinlik
zevkini birtakım soysuz sanat kumkumasıdır. Kimse aldırmaz,
örnekleriyle bozmaktadır. Bir kere –“sit okuyunuz’’- anlayışını kimse farkında olmaz.
halkta sağlam bir zevk, bir sanat söylüyorum. Fransızlar “site’’
sağduyusu ya var ya yoktur. Varsa derken belli bir memleket ya Bakınız, Franz Liszt’in Polonya
bozulmaması gerek, aksine, uygar da şehir bölgesinin sokakları,
ve ileri memleketlerde olduğu gibi binaları; manzaraları ile bütünü sokağındaki evi bizi nerelere
gelişmesi, ya da biçim değiştirmesi. ele alıyorlar. Örneğin. Eyüp bir götürdü. Polonya sokağına,
Anadolu’da gördüğüm o canım “site’’dir. Öyle olduğu için yalnız daha doğrusu Nuriziya sokağına
eski evlerde, her bölgeye göre mezarlarının, anıtlarının değil, dönelim. Benim bu yazıda söylemek
üslup değiştiren, yapılarda evlerinin, sokaklarının, yol istediğim orada ayanbeyan.
oturanların bunların güzelliğini kavşaklarının, sahilinin, bütün Meraklı okuyucuya Beyoğlu’ndan
zerrece duymamalarıdır. çevresinin onarılarak olduğu gibi geçerken o sokağa sapmasını,
alıkonulması gerektir. soluna soluna bakarak eski Fransız
Son Anadolu gezilerimden birinde elçiliğine kadar inmesini tavsiye
yanımda genç mimarlarımızdan Bizim haydi haydi yaptığımız, ederim. Kazma nasılsa oraya daha
biri vardı. Bu arkadaş, gezdiğimiz tarihi anıtları onarmak–çok defa yetişememiş. Ama yakındır. Bu
yerlerde, Elazığ’da, Maraş’ta, fena onarmak. Ama o anıtların sokaktaki yapıların eski Frenk
Gaziantep’te durmadan fotoğraf çevresi varmış, dekoru varmış, evleri oluşu bizi ilgilendirmez,
çekiyordu. Onu eski anıtlar kadar, onlar çevre ile “estetik bölge’’yi eskilikleri, hastalıkları, birbirlerine
hatta daha fazla sivil yapılar sağlıyorlarmış, bunun başta uygunlukları, bu halleriyle

