Page 198 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 198
196
on dokuzuncu yüzyılın
dokunulmamış bir dekoru
halinde yaşamaları ilgilendirir.
İstanbul’un eski Türk ve Frenk
mahallelerinde belki birkaç blok
kalmıştır bunun gibi. Şehrin
eski şiirini, eski özelliğini,
karakterini buralarda görebiliriz.
Gelgelelim bizim şehircilik
anlayışımız boyuna yıkmak,
genişletmek. Böylelikle İstanbul’u,
Menderes’in deyimiyle, en uygar
Batı şehirlerinin seviyesine
ulaştıracağımızı sanıyoruz. Oysa
öyle Batı şehirleri var ki, sokakları
dar, kargacık burgacıktır ve değil
geçen yüzyıldan, Ortaçağın tahta
evlerinden dipdiri örneklerle
çevrilidir. Ne devlet, ne özel
kişiler bu eski evlere dokunmaz,
dokunamaz. Tahta evleri,
köşkleri, konaklarının yüzde
doksan beşi yangınlarda kül
olan İstanbul’un o sapasağlam
kargir yapılarını da bir bir yıktık.
Yerlerine yalancı alaturkalıklar,
yalancı alafrangalıklar diktik. Bu
canım şehrin yüzünü boyuna
çirkinleştirdik.
Sözüm ona “imar’’ olan İstanbul’da
bir gün gelecek ki, eski güzelliği,
yapı denkliğini, semt şiiriyetini
arayan kişi şehrin kim bilir nasıl
unutulmuş bir bucağına kadar
gidip bir köşebaşı, bir duvar,
kazmadan kurtulmuş bir konak,
sahilde küçük bir yalı arayacak.
Bulursa!
Varlık - 1962 Ferit Öngören

