Page 199 - KÜLTÜR ATÖLYESİ III
P. 199

197






               ZAMAN SANATA                          Kuşkusuz, bir yazarı zaman içerisinde   ilişkileriyle,  teknolojinin  getirdiği
                                                                                          büyük  değişmelerle,  birey-toplum
                                                     unutturan  nedenlerle,  tersi,  zaman
               KARŞI                                 içerisinde  yazarı  yeniden  diriltip   bağlamıyla, yerel ve evrensel yanıyla,
                                                     okunur  kılmada  bir  çok  nesnel  ve   kısacası  yaşamı  tüm  karmaşasıyla
                                                     öznel  nedenler  aranabilir.  Yazdığı   algılayıp  özümlemek  zorundadır.
                                                     günlerde çağının ilerisinde gerisinde   Sağlam  bir  öz  üzerine    oturmayan
                                   Mehmet Güler      de olsa yazar, belli bir süre içerisinde   bir  biçimin  sanat  ürününü  zaman

                                                     zamanla  ters  orantılı  bir  evreye   denen o ölümsüz Gılgamış karşışında
                                                     girmekten  kendisini  kurtaramıyor.   güçsüz kıldığı bir gerçek.
               Yazılan  sanat  ürünlerinin  kaçta  kaçı   Bu  nedenledir  ki,  hangi  koşulda
               kalıyor yarına? Belli bir yere geldikleri   olursa olsun, yazarların tümü zamana   Sanıyorum  yazarların  çoğu  çağını
               halde,  ölüp  giden  yazarların  kaçı   karşı  ters  orantılı.  Sanatla  zaman   anlamada,  en  az    onun  gerisine
               zamana karşı direnebiliyor?..         arasında  görünmez  bir  savaşım  var.   düşmemede   birleşiyorlar   da,
                                                     Doğup büyüyen bir bebeğin, dirimle   ürünlerini    hangi    yönsemeler
               Sanıyorum  bu  sorulara  ilk  planda   ölüm  iç  içe  yaşaması  gibi  diyalektik   içerisinde  vermeye  gelince  pek  çok
               olumlu  yanıtlar  vermek  oldukça     bir  çelişkiyi  bağrında  taşıyor.  Bir   hatalara  düşüyorlar.  Bu  nereden
               güç.  Bir  annenin  çocuğunu  sürekli   yanı  yaşamak  için  durmadan  doku   kaynaklanıyor?   Kuşkusuz   pek
               kollayıp  izlmesine  benziyor  yazar-  yenilerken,  bir  başka  yanı  ölümle   çok  nedenleri  var.  Onun  hazır
               yapıt   ilişkisi.   Yazarı   arkasında   bağuşuyor.  Sonunda  ölüm  altediyor   hapını  yapmak,    reçetesini  yazmak
               olmadımı,  ölüp  gitti  mi,  kısacası,   onları.  Bunların  tümünü  ortak  bir   istemiyorum.  Daha  açıkcası  yazacak
               arayıp  soranı  bulunamadı  mı,  çoğu   payda altında toplanmasını biliyor.  gücü   kendimde   bulamıyorum.
               unutulup  gidiyor.  Aşınıp  yıpranıyor,                                    Ama  bir  şeyler  seziyorum.  En
               zamana  karşı  direnemiyor.  Şu    anda    Zamana karşı ters orantı içinde olan   azından  duyuyorum.  Bir  yapıtın
               Edebiyat  kitaplarına,  yazarlar  şairler   yazarların baştan bu bilincitaşımaları   herşeyden  önce    bilinçli  yazılması
               ansiklopedilerine  bakarak  pek  çok   sanıyorum  oldukça  önemli.  Niçin   gerektiğini  savunurken,  ona  gidecek
               ad  sıralamak  istemiyorum.  Bunların   yazıyorum?  Kimin  için  yazıyorum?   yolu  duyularla,  sezilerle  bulmaya
               içerisinde  yaşadığı  günlerde  çok   Gibi pek çok  sorunun yanıtı bir ölçüde    çalışmanın doğruluğu da tartışılabilir
               önemsenmiş,    adıyla,   yapıtlarıyla   kendisine  yol  gösterebilir.  Kalıcı   kuşkusuz. Yine de düzenleme görevi
               fırtınalar  koparmış  olanlarda  var.   olmanın nesnel ve öznel koşullarıyla   almıştım. Eleştirmenlere, öykücülere
               Ürünü  yapay  reklamların  üstüne     sanatını  donatabilir.  Denilebilir  ki,   tek  tek  baş  vurup  bu  programda
               oturtanlar  daha  bir  çabuk  silinip   Montaigne  Denemeler’ini  yazarken   konuşmalarını  rica  ediyorum.  Ne
               gitmişler.   Zamanın     kemirgen     hiç  de  iddalı  değildi.    Ama    o  altın   bilecektim  ki  bu  bir  yılı  kapsayan
               dişlerine  bir  süre  karşı  koyabilen   sözler,  zamanı  deldi.  Çağlara  çağlar   bir polemiğin ilk kıvılcımları olacak.
               pek  çoğu  sonunda  yine  ona  yenik   ötesine  ulaştı...  Doğrudur  sanatcı   Ya  da  hiç  gereği  yokken  yapılan  bir
               düşmüşler.  Bir  pasın  demiri  yiyişi,   bilinci  kadar  buyularıyla  da  egemen   çağrıyı  kavga  sırasında  gündeme
               nemin  görkemli  bir  konağı  çürütüp   olabilir zaman. Usuyla olduğu kadar   getirip, üslup yönünden eleştirmenleri
               eskitişi  gibi  yıpranıp  yokolmuşlar.   yetenekleriyle de bir çok güçlüklerin   birbirine  düşürecek!  Ve  bu  yüzden
               Gününde  görmezlikten  gelinildiği,   üstesinden  gelebilir.  Ama  öyle  bir   Etiler   troleybüsünde   kendimi
               önemsenmediği  halde  zamana  karşı   başarı görecelidir, istisnalara bağlıdır.   tanıtmama dramını yaşatacak.
               inatla  direnenler  de  çıkmış.  Zaman   Günümüz  de  ki  sanatçı,  yeteneği
               geçtikçe  bir  bal  gibi  özleşenler,   kadar bilinciyle hareket eden kişidir.   Evet  bunların  her  biri  en  basit  bir
               şarap  gibi  içten  içe    mayalananlar   Belki  ondan  daha  çok  biliciyle   değerlendirme   kavgasının   yıllar
               da bulunmuş. Şair-i azam Abdulhak     hareket eden kişiidr. Çünkü çağımız   geçse  de  bıraktığı  olumsuz  izler.
               Hamit’i  birinci  savımıza  örneklersek   her  şeyini  bilinç  üstüne  kurarken   Nedeni  bazen  uslubu  karıştırmak
               Moby Dick’in yazarı Herman Melville   sanatını  ondan  soyutlaamaz.  Yazar,   amacı  herşeyin  üstünde  tutmak,
               de ikinci savımız için anımsatabiliriz   çağını  dünün  ve  geleceğin  içinde   mitleştirmek...  Edebiyatın  üslubu
               herhalde.                             eriterek tüm boyutlarıyla, insan-doğa   neredeyse  üslupsuzluk  denilecek
   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203   204